Sarı Yelekler'e verilen tavizlerin sınırı
Fransız hükümeti Macron'un Sarı Yelekler'e verdiği tavizlerin yılda sekiz ila on milyar Avroya mal olacağını açıkladı. Fransa bu şekilde AB'nin izin verdiği bütçe açığı sınırlarını aşacak olmasına rağmen Brüksel'den yeşil ışık geldi. Fransızların istediklerini yapabilmesi kimi köşe yazarlarını çileden çıkarmış.
AB'nin iki yüzlülüğü hakkında
Avrupa Birliği Komisyonu'nun ekonomiden sorumlu komiseri Moscovici, Fransa için bir istisna yapıp Sarı Yelekler'e verilen tavizleri karşılayabilmek için bütçe açığı sınırını aşmasına izin verdi. Corriere della Sera köşe yazarı Massimo Franco'ya göre bunun adı çifte standart:
“Moscovici bu sözleriyle popülist İtalyan hükümetinin Brüksel'deki kurumlara güvensizliğini daha da arttırdı. ... Moscovici'nin iki farklı yüzü olduğu ortaya çıktı: Macron'un duyurduğu ve demokratik oylamayla değil, şiddet içeren protestolar yüzünden alınan önlemler karşısında hoşgörülü, sayısız hatasına rağmen bunların önünü alabileceğini kanıtlayan İtalya'ya karşı ise sert.”
Fransızlar reform sevmiyor
Dennik N, ayağa kalkmış Fransa'nın tek istediği, konforlu ama gerçekdışı yaşam biçimini sürdürmek, diyor:
“Sübvansiyonlar arttığı ve bütçeye katkı sağlayan rakamlar düştüğü sürece Fransa sosyal devleti de her sosyal devlet gibi bir gün çökecektir. Macron, tıpkı selefleri gibi bunun farkındaydı. Taze cumhurbaşkanı olarak elinde, bunu değiştirme şansı vardı. Ama planını Fransız halkının satır aralarını okumayacaklarını düşünerek sundu. Göstericiler şimdi reformlara son verilmesini, eski düzene geri dönülmesini, daha fazla devlet desteği, daha fazla sosyal harcama, daha fazla iş güvenliği istiyor. Tabii Fransız geleneğine uygun olarak, ekonomik reform yapılmadan bu taleplerin nereye vuracağı sorusunu sormadan.”
Paris'e ayrıcalık yok
Diplomat Stefano Stefanini, La Stampa'daki yazısında, bütçe açığı günahı işleyenler kulübüne Roma'nın ardından bir ülkenin daha eklendiğini söylüyor ve Brüksel'in tepkisini inceliyor:
“Avrupa Komisyonu Roma'yı disipline etmeye çalışırsa, aynı şeyi Paris'e de yapması lazım. Ancak AB, Berlin ve tasarruf taraftarı Hansa Birliği (Kuzey ülkeleri) için alarm zillerinin çalmasına asıl sebep olan mesele, koruyucu vergi duvarlarının popülist itkilerle yıkılması -ister İtalyan hükümet sarayında, isterse Fransa'da sokaklarda ve meydanlarda olsun. . ... Her halükarda AB'nin çifte standart uygulama lüksü yok. ... İtalya'yla ilgili her karar, kalıcı bir emsal teşkil edecektir. Aynı şey Paris için de geçerli.”
İtalya'yla karşılaştırılamaz
Financial Times ise, Macron'un verdiği ödünlere rağmen Fransız devletinin mali durumunun İtalya'nınkinden çok daha iyi olduğunu söylüyor:
“Roma şimdi Paris'e gönderme yaparak yumuşama isteyebilir. ... Ancak Brüksel'in Roma'ya itiraz etmesinin nedeni, hükümetin borç azaltma hedeflerine ulaşmamış olması. Mesele bütçe açığı sınırının aşılmış olması değil. Fransa'nın durumu İtalya'nınkinden çok farklı. Macron'un harcamaları arttıracak hamlesi bir kereye mahsus gibi görünüyor. Fransa'nın borçları şu anda GSYH'nın yüzde 97'sine tekabül ediyor. Bu oranın yüzde 123 olduğu İtalya'yla karşılaştırınca Fransa'nınki kabul edilebilir bir oran. Fransa krediler için Almanya'dan yaklaşık 50 baz puan daha fazla ödüyor. İtalya'da ise bu artış beş kat daha fazla.”
Macron Berlin'e meydan okuyabilir
Blog yazarı David Desgouilles, Causeur'daki yazısında, Macron'un bütçe açığı sınırı konusunda Berlin'le hesaplaşmaya hazır olduğuna dair bir emare olmamakla beraber, böyle bir hesaplaşma imkansız da değil, diyor:
“Hesaplaşma Macron yönetiminin tam tersi demek. Ve Macron'un başkanlık koltuğuna oturduğundan beri uyguladığı yöntem çok açık: Uzun vadede yeni bir avro politikası gerçekleştirmek üzere, mevcut doktrinle uyumlu garantileri Almanlara vermek. ... Ancak Macron, pazartesi akşamı sert tepki veren Alman basınının iddia ettiği gibi bir hesaplaşma hazırlığı içindeyse ne Nicolas Sarkozy'nin ne de François Hollande'nın yapmaya cesaret edemediklerini yapar ve böylece geçtiğimiz haftalarda [Sarı Yelekler'in bloke ettiği] kavşaklarda dile getirilen egemenlik talebini, kısmen de olsa yerine getirmiş olur.”
Güçsüz bir Fransa AB'de reform yapamaz
Ukrayinska Pravda'ya göre Fransız devlet başkanının taktik nedenlerle geri çekilmesi AB'nin canını yakabilir:
“Macron'un ulusal düzeydeki ideoloik başarısızlığı, Avrupa'da onun önerilerine duyulan güveni sarsabilir. Önerdiği harcamalar ve reform sürecinin kaçınılmaz bir şekilde yavaşlamasıyla büyük bir olasılıkla AB'nin finans kriterlerini yerine getiremeyecek olması, AB'nin geleceği için çok önemli bir yılın eşiğinde Fransa'nın gücünü zayıflatıyor. ... Macron işte bu yüzden, daha önce hiç olmadığı kadar tehlikeli bu adımı attı. Öte yandan biz de bu çılgın yarışın sadece izleyicileri değiliz. Macron'un yenilgisi, bütün Avrupa'nın yenilgisine dönüşebilir.”
Pozitif bir Avrupa vizyonu çöktü
Macron'un diz çökmesiyle Avrupa için iyimser bir vizyon da başarısızlığa uğramış oldu, diyor günlük Die Presse gazetesi:
“Bütün bu heyecana, coşkuya ve kararlılığa rağmen Fransa'yı reformlarla iyileştirmek mümkün değil. Üstelik bu durum sadece Fransa'nın sorunu değil ve bu yüzden başımızı sallayarak gülüp geçemeyiz. Finansal olarak ayaklarının üzerinde duran, işsizliğin daha düşük olduğu, şirketlerin daha fazla rekabet gücü olduğu bir Fransa: Macron için bütün bunlar büyük bir binanın temellerini atmaktı sadece. ... Umutlar söndü. ... Böylece Macron'un umut veren vizyonunun ana hedefi de vaktinden önce yerle bir oldu. Birleşik bir Avrupa'nın, Britanya'nın acıtan ayrılığını kabullenmesi ve liberal demokrasi, uluslararası kurumlar ve iklim değişikliğiyle mücadele gibi değerlerinin ve hedeflerinin bayrağını daha da yükseklere çekmesi gerekirdi.”