AB'de 'iklim krizi olağanüstü hali' mantıklı mı?
Avrupa Parlamentosu'nun perşembe günü oy çoğunluğuyla aldığı 'iklim krizinde olağanüstü hal' kararı uyarınca, AB Komisyonu ve üye ülkeler gelecekte bütün kararlarını iklim ve çevreyi gözönünde bulundurarak verecek. Daha önce bazı şehirler ve devletler de benzer kararlar almıştı. Kara gazetecileri pek de etkilemişe benzemiyor.
Histeriye kapılmayalım
İklim krizi nedeniyle olağanüstü hal ilan edilmesi katıksız bir popülizmdir, diyor St. Galler Tagblatt:
“Çevreci popülistler siyasi hedeflerine ulaşmak için korkuları ve duyguları manipüle ediyor. Siyasetin öbür ucundaki popülistlerin kullandıklarıyla aynı mekanizmalar bunlar. İtalyan sağının vurucu gücü Matteo Salvini ve arkadaşlarının 2015'te göç konusunda olağanüstü hal ilan ettiklerini ve göçün engellenmesin en önemli siyasi konu olmasını istediklerini düşünün bir. Siyasi sol herhalde küplere binerdi. Şu bir gerçek: İklim değişikliği hızlanarak ilerliyor ve bunun nedenlerinden biri de insan. Aynı şekilde Afrika'dan ve dünyanın başka bölgelerinden göçün artıyor olması da bir gerçek. Ama her iki durumda da histeriye kapılmaktan sakınmak lazım.”
Olağanüstü hal ilanı, tarihin yükünü taşıyor
Zeit Online açıklamayı tarihi nedenlerle uygun bulmamış:
“Bunun neye mal olacağını herkesten çok Almanlar bilir. Alman İmparatorluğu cumhurbaşkanının 28 Şubat 1933 tarihli Halkı ve Devleti Koruma Kararnamesi, Weimar Anayasası tarafından teminat altına alınmış yurttaşlık haklarını askıya aldı ve Adolf Hitler'in iktidarı ele geçirmesinin önünü açtı. ... Tabii bu abartılı bir karşılaştırma. Ama Avrupa Parlamentosu tasarısına göre içinde bulunduğumuz olağanüstü hal zamanlarında, tarihi öncüleri hatırlamakta fayda var. En azından tarihi yükü çok ağır topraklarda yaşadığımızın farkındayız. Sembolik değil de ciddi bir olağanüstü halden söz edildiğinde, bunun ilk kurbanı parlamento olur ve hemen dağıtılır.”
İklim, kurbağalar ve sınırlar - hepsi simgesel siyaset
Denik ise açıklamayı çok da ciddiye almamış:
“Avrupa Parlamentosu'nun kararının hukuki geçerliliği olmadığı gibi ne AB Komisyonu'nu, ne de üye ülkeleri bağlıyor. Bu karar, Avrupa Parlamentosu'nun bu konudaki görüşünün ifadesinden ibaret. Daha önce Dağlık Karabağ'daki durumdan, Hornád Nehrinin kuzey kolunda yaşayan kurbağaların korunmasına kadar uzanan çeşitli konularda benzer kararlar alınmıştı. Ama bu kararların ne Karabağ ne de kurbağalar üzerinde bir etkisi oldu. ... Küresel ısınmanın yavaşlatılması konusunda Brüksel ile çoğu AB üyesi ülkesi farklı düşünmüyor. Anlaşılamayan konu, ne yapılacağı ve ne kadar para harcanacağı.”