Airbus-Boeing: Geçici barışın etkisi olacak mı?
ABD ile Avrupa Birliği, Boeing ve Airbus holdinglerle ilgili sübvansiyon savaşında uzlaşmaya vardı ve şimdilik beş yılla kısıtlı olmak üzere karşılıklı ceza gümrüklerinden vazgeçtiklerini açıkladı. Böylece en ağır ticari çatışmalarından birini yatıştırmış oldular. Yorumcuların bazıları bunu örnek olacak bir anlaşma olarak nitelendirirken, diğerleri bunun henüz bir başarı olmadığı uyarısında bulunuyor.
AB kritik ortak
La Repubblica'nın Brüksel muhabiri Andrea Bonanni, bir dizi tartışmalı konu başlığında yakınlaşmanın olduğunu gözlemliyor:
“17 yıl boyunca süregelen Boeing-Airbus çekişmesinin sona erdirilmesi, Trump'ın Avrupa karşıtı haçlı seferinde başlattığı çelik kavgasını bitirme taahhüdü, Avrupa Birliği ile ABD arasında ilk kez iki taraflı bir işbirliği konseyinin kurulması; tüm bunlar siyasi kararlar. Bunlar, Avrupa'nın Washington yönetimi tarafından sadece ticari bir rakip değil, Biden'ın zirve sırasında dile getirdiği üzere 'kendilerinin doğal partneri' olarak görüldüğünü gösteriyor. Avrupa Birliği, Çin'in ekonomik genişlemeciliğine karşı durabilmek ve Pekin yönetimini piyasa kurallarına saygı duymaya zorlamak açısından son derece kritik bir ortak.”
Sorunlar bitmiş değil
Buna karşın Frankfurter Allgemeine Zeitung, Airbus-Boeing kavgası ötesinde Avrupa Birliği ile ABD arasındaki fikir ayrılıklarının süreceğini düşünüyor:
“Bu durum, Biden'ın öncülü Donald Trump'ın 2018'de, en çatışmacı haliyle yürürlüğe koyduğu koruyucu çelik ve alüminyum gümrüklerinde belli oluyor. Biden bu konuda ciddi olarak konuşmaya bile yanaşmıyor. Her ne kadar Avrupa Birliği, misilleme amacıyla gümrüklerini arttırmayı tercih etmeyip ABD'ye bir zeytin dalı uzatsa da, bu hamle yine karşılıksız kaldı. Anlaşılan o ki, böyle bir adım atarak Amerika'daki mavi yakalı seçmenleri kaybetme korkusu çok büyük. Aynı durum AB'nin Dünya Ticaret Örgütü'nün reformuna ilişkin teklifleri için de geçerli.”
Temkinli Trump tarzı yetmez
Jyllands-Posten da daha yapılacak çok iş olduğunu düşünenlerden:
“Başkan Biden'ın ocak ayında görevi devralmasının ardından ABD'nin ticaret politikasında hissedilir bir değişim yaratmamış olması nedeniyle kendisine ticaret anlayışı konusunda 'temkinli bir Trump' yakıştırması yapılıyor. Neyse ki Çin ile ilişkiler söz konusu olduğunda bu tespit doğru. Ancak Avrupa Birliği, [Biden'ın bu tutumunun] aynısının Avrupa'yla ticaret ilişkilerinde geçerli olmaması için elinden geleni yapmalı. Büyük Britanya'nın da birlikten ayrılmasıyla AB'ye gündeminin en önemli konusunun okyanus aşırı ilişkiler olduğu hatırlatılmalı. ABD ile AB arasında herhangi bir serbest ticaret anlaşmasının olmaması, kapitülasyonun ilanı olacaktır.”