Böyle kimse doğru dürüst ders veremez
Expresso’ya göre öğretmenlerin hali içler acısı:
“Hükümet yedi yıldır görevde ama öğretmenler zaten yıllardır yok sayılıyor, proleterleştiriliyor, aşağılanıyor ve öncelikler listesinden çıkarılıyor. ... Kadrolu bir pozisyon bulmak gerçek bir istisna ve neredeyse mucizeye eşdeğer. Her yıl bir öğretmenin, aslen atandığı okuldan 200 kilometre ya da daha uzak bir mesafede ders vermek zorunda kalması söz konusu olabiliyor. Evi yok (dijital göçebe de olamıyor). Halledilmesi gereken sonu gelmez bürokratik evrakın içinde kaybolmuşken, bir de çocuklarımıza ve torunlarımıza ders anlatması gereken bir tür seyyar satıcı o.”
Demokrasinin temel direği
Siyaset bilimci André Freire, Público’da grevcilerin taleplerini destekliyor:
“Yüksek kaliteli devlet okulları, demokrasinin temel direklerindendir. Öğrencileri seçerek değil herkesi kapsayacak şekilde aldığı ve din, mezhep ya da başka türlü bir ayrım yapmadığı için ideolojik, dini ve siyasi bakımdan çoğulcudur. Bu yüzden de gerçekten yükselme olanakları elde edebildikleri güvenli işlere ve iyi kariyerlere sahip, yeterince maaş alabilen devlet okulu öğretmenlerimiz olmak zorunda.”
Yeni sendika toplumun gözünü açtı
Observador, öğretmenlerin komünistlerin etkisindeki FENPROF sendikasından kurtulduklarından beri daha geniş destek gördükleri gözleminde bulunuyor:
“Geleneksel öğretmenler sendikası FENPROF, sürekli maaşlara odaklanırdı ve bu yüzden de öğretmenlerin diğer Portekizli yurttaşlar tarafından küçümsenmesine sebep olurdu. ... FENPROF’un dilinden konuşmayı bırakıp, bir de yeni STOP sendikasıyla hareket etmeye başladıklarında, öğretmenlerin yalnızca maaş mücadelesi vermediğine dair bir anlayış yayılır oldu. Eğitim ve bilhassa da düşük gelirlilerin eğitim hakkı için mücadele ediyorlardı ve etmeyi de sürdürüyorlar.”