Almanya'da siyasetçilere yönelik saldırılar şok yaratıyor
SPD’nin Avrupa Parlamentosu seçimlerinde Saksonya’daki liste başı adayı Matthias Ecke, uğradığı ağır saldırının üzerinden dört gün geçmişken hâlâ hastanede tedavi görüyor. 41 yaşındaki siyasetçi, cuma akşamı seçim afişi asarken dört kişinin saldırısına uğramış ve ameliyata alınmıştı. Gelen bilgilere göre başka partiler de seçim kampanyası esnasında şiddet ve göz korkutma eylemlerine maruz kalıyor. Peki bu gidişatı nasıl değerlendirmek gerekir?
Demokrasiye saldırı
Taz dehşet içinde:
“Asıl korkmamız gereken, şiddetin sınır tanımaması. Siyasi anlaşmazlıkları yumruklarla çözme arzusu. AfD sıralarından gelen kimi alaycı tepkilerin de gösterdiği üzere, siyasi aforoz çekincesiyle böyle bir şeyin asla yapılamayacağı yönünde eski Federal Cumhuriyet’te varılan uzlaşı artık bozulmuş durumda. Saldırıya uğrayanlar arasında sağ fikirli insanlar bulunsa da bu suçların büyük bir kesimi faillerin aşırı sağcı güdülerinden kaynaklanıyor. Bu saldırılar, demokrasinin temelini ortadan kaldırmayı hedefliyor: insanların şehirlerine ve toplumlarına duyduğu siyasi bağlılık. Korkudan aday olmak isteyen kalmazsa, failler kazanmış sayılır.”
Şiddet nereden gelirse gelsin kabul edilemez
Neue Zürcher Zeitung’a göre ise şiddetin nereden geleceği belli olmuyor:
“Siyasi şiddet ve sözlü saldırılar, siyasi yelpazenin her yerini sarmış durumda. Sağcılar da kışkırtıyor solcular da, sağcılar da saldırıyor solcular da, tabii ayrıca İslamcılar da. Bunların hiçbiri kabul edilemez. Şiddetin siyasi anlaşmazlıklarda başvurulan bir yöntem haline gelmesi demokrasiye zarar verir. Bu ilkelleşme eğiliminin önüne ancak failleri ağır şekilde cezalandırarak, potansiyel mağdurları daha iyi koruyarak ve siyasi muhalifleri düşman görmeye son vererek geçebiliriz. ... Sırf farklı düşünüyorlar diye başkalarına saldıranlara siyasetin hiçbir cephesinde anlayış gösterilmemeli.”
Sosyal medya nefreti körüklüyor
Le Quotidien şiddetin bariz bir nedenine işaret ediyor:
“Sosyal ağlarda pek kıymet gören topluluklar, insanları birbirinden ayırmış ve başka fikirlerin nüfuz edemediği baloncuklara hapsetmiş durumda. Yıllar süren entelektüel izolasyon neticesinde, diğerlerinin kaçınılmaz olarak yanıldığına inanılıyor. Üstelik bu hareketin daha en başındayız. Bu fırsatı değerlendirmekte hiç gecikmeyen aşırılık yanlısı partiler, kendi fikirlerini paylaştıklarını düşündükleri insanlarla bağlantıya geçmek için bu yeni iletişim kanalını kullanmaya bayılıyor.”