İkinci Trump dönemi: Bundan sonra ne olacak?
Donald Trump, Amerika Birleşik Devletleri'nin 46. Başkanı olarak bugün ikinci kez göreve başlıyor. Dondurucu soğuklar nedeniyle yemin töreni dışarıda değil, Kongre Binası'nın içinde gerçekleştirilecek. Yorumcular, yemin töreninin bir dönüm noktası niteliği taşıdığını düşünüyor ve ABD’yi ve dünyanın geri kalanını nelerin beklediğini tartışıyor.
Can sıkıcı yeni bir dünyanın başlangıcı
ABC’nin yorumu şöyle:
“Donald Trump’ın ikinci kez Beyaz Saray’a çıkması modern zamanların sonu anlamına geliyor. Ve yapay zekânın apansız mükemmelleştiği, gezegenin aşırı ısındığı, doğurganlık oranının bütün dünyada gerilediği, hakikatin her zamankinden daha göreceli olduğu, oligarkların giderek güçlendiği, otokrasilerin gözlerini geleceğe diktiği ve demokrasilerin nesli tükenmekte olan türlere döndüğü can sıkıcı yeni bir dünyanın da başlangıcı.”
Şok ve dehşet
Jutarnji list, Trump'ın istediklerini kararnamelerle uygulamaya koyması halinde dünyanın nelerle karşılaşabileceğini irdeliyor:
“ABD’yi ve dünyanın büyük kısmını bekleyen belirsizliklerden biri, 47. ABD Başkanı’nın yemin edip Oval Ofis’e geçmesinin ardından imzalayacağı kararnamelerde yatıyor. Wall Street Journal'ın haberine göre Trump, Senato'da Cumhuriyetçilerle yaptığı bir toplantıda harekete geçmek için beklemeyeceğini, şimdiden yaklaşık yüz icra emri hazırladığını ve bazı durumlarda bu emirleri Kongre’yi devre dışı bırakarak başkanlık yetkilerinin sınırlarını aşmaya hazır olduğunu söyledi. Reuters'e göre, yeni yönetimin yakın çevresi bu icra emirlerini - askeri jargonda bir tarafın ezici üstünlüğe sahip bulunduğu durumlarda kullanılan bir terim olan 'şok ve dehşet' olarak adlandırıyor.”
Bu kez pek çok memnun konuk var
Sydsvenskan, Trump'ın Ocak 2017'deki yemin törenini hatırlatarak bugünle arasında hayli fark olduğunu söylüyor:
“Geniş davetliler listesinde Elon Musk, Jeff Bezos ve Mark Zuckerberg gibi teknoloji milyarderlerinin yanı sıra, Arjantin Devlet Başkanı Javier Milei, Büyük Britanyalı popülist lider Nigel Farage, Almanya'daki AfD, İspanya'daki Vox ve Belçika'daki Vlaams Belang temsilcileri gibi sağ popülist siyasetçiler bulunuyor. Ancak en şaşırtıcı olanı, bu kez Trump'ı Beyaz Saray'da coşkuyla karşılayan, kökleri LGBTİ hareketine dayanan [ve popüler kültürde temsil edilmesinde önemli yer tutan] Village People gibi müzik gruplarının ve sanatçıların varlığıydı. Bu, normalleşmeye dair anlamlı bir mesaj veriyor.”
Tekno milyarderlere karşı MAGA
Diena, Trump destekçilerinin göç konusunda bir bölünme yaşadığı kanısında:
“Anlaşmazlığın temeli hayli basit: MAGA [Make America Great Again] veya ulusal muhafazakârlar, yasadışı göçün tamamen sona erdirilmesini ve yasal göçün ciddi ölçüde azaltılmasını isterken, teknoloji milyarderleri ABD'nin dünyanın dört bir yanından yetenekleri çekmeye devam etmesi gerektiğini savunuyor. ... İlginç bir şekilde, Trump destekçisi (genellikle Paypal mafyası olarak anılan) teknoloji milyarderlerinin neredeyse tamamı ABD'de değil başka ülkelerde doğmuş. ... Bu, iki kamp arasında uzun vadeli bir çatışmanın kapıda olduğunun işareti.”
Bir zorba daha yolda
Tages-Anzeiger Trump ABD’sini Rusya ve Çin’den ayrı tutmuyor:
“Trump’la birlikte küresel okul bahçesine bir ‘bully’ daha giriyor. Vladimir Putin ve Şi Cinping bacaklarını ayırmış öylece ortada gezinirken üçüncüsü de sahneye çıkıyor. ‘Bully’ zayıf sınıf arkadaşlarının üzerine giden çocuklar için kullanılan ‘zorba’ sözcüğünün İngilizcesi. Her ne kadar demokratik yollarla seçilmiş olsa da Trump böyle bir zorba işte. ... Bazen sürtüşseler de diğer iki zorba Trump’ın aralarına katılmasını sabırsızlıkla bekliyor olmalı. Çünkü artık ülkelerin sınırlarını değiştirmek isteyen yegâne liderler kendileri olmayacak. ... 20 Ocak’ta aralarına üçüncü bir revizyonist süper güç daha katılacak: Donald Trump ABD’si.”
Çalkantılı zamanlar bizi bekliyor
Uluslararası Savunma ve Güvenlik Merkezi (ICDS) Direktörü Kristi Raik, ERR Online'da küresel güvenlik durumunu şöyle yorumluyor:
“Eski, liberal ve kurallara dayalı dünya düzeni yerle bir olmuş durumda ve Trump'ın da bunu onarma niyeti yok. Bunun yerine, büyük güçler arasında hukukun değil gücün ön plana çıktığı çalkantılı bir mücadele dönemine giriyoruz. Nüfuz alanları gibi geçmişin kavramları yeniden sahneye çıkarken, stratejik bölgeler, doğal kaynaklar ve bağlantılar üzerindeki kontrol için yoğun bir rekabet yaşanıyor. Trump’ın bu mücadeledeki başlıca rakibi Çin. Rusya ile olan çatışmanın devamından başka bir şey öngörmek ise zor.”
Politikası sert ama çılgınca değil
wPolityce.pl, Trump’ın siyasal hattını belirleyenin çıkar odaklı güç olduğunu yazıyor:
“Trump’ın politikası hakkında söylenecek çok şey var: Şüphesiz acımasız, yeni hakikatler yaratmayı amaçlıyor, sert güce dayanıyor. Ama aynı zamanda riskler de barındırıyor, çünkü bu yaklaşım her zaman başarıyla taçlanmıyor. Tüm bunlar gerçek, ama ‘çılgınca’, kaotik ya da kötü düşünülmüş değil. Bunu öne sürenler yeni hakikati yanlış değerlendiriyorlar. Değerlerden ziyade çıkar ve güç odaklı klasik devlet politikalarına geri dönüldüğüne tanıklık ediyoruz.”
Avrupa pozisyonunu yeniden gözden geçirmeli
Tarihçi Ludovic Tournès, Le Monde'da ABD'nin istisnacılık geleneğine geri döndüğünü söylüyor:
“ABD'nin çıkarları artık hem jeopolitik hem ekonomik -örneğin Biden yönetiminin 'Enflasyonu Düşürme Yasası'- hem de ekolojik olarak Avrupa'nın çıkarlarından hayli farklı bir çizgi izliyor. Donald Trump'ın sorgulamaktan kaçındığı Amerikan ekonomik ve kültürel modeli, sınırsız doğal kaynakların sağladığı sonsuz refah vaadi üzerine kurulu. ABD'yi uzun zamandır güvenilir bir müttefik kabul eden Avrupalılar, bu bakış açısını belki de yeniden değerlendirmelidir. Bu, rahatsız ediciliği üzerinde hepimizin hemfikir olduğu bir mesele. Ancak yeni Başkan bizi bu gerçekle yüzleşmeye zorluyor.”
Artık zenginlerin hükmü geçiyor
The Guardian, Elon Musk ve ekibinin ikinci Trump döneminin asıl güçlüleri olacağından endişe ediyor:
“Siyaset ve zenginler arasındaki bağ nadiren Trump zamanındaki kadar açık ve bariz olmuştur. Elitlere öfke saçan bu adam, 13 milyarderden müteşekkil bir kabine kurdu. ... Zenginlik, sahiplerinin hakikati şekillendirebilmesini sağlar. Ülkenin kurulduğu döneme damgasını vuran, 19. yüzyıl kodamanlarını zengin eden demiryolları olmuştu. Şimdi de ‘teknolojik-endüstriyel kompleks’ daha da dar bir çemberde etkisini gösteriyor. ... Seçmenin ne görmesi gerektiğini onlar belirliyor. Nihayetinde de ülkeyi kimin yönetmesi gerektiğini: Halk mı yoksa yeni Amerikan aristokratları mı?”
Cezasızlık açısından emsal teşkil ediyor
Tvnet, özel yetkili savcı Jack Smith’in kısa süre önce yayınladığı ve seçimleri kazanmamış olsaydı Trump’ın 2020 ABD başkanlık seçimlerine kanun dışı müdahale girişiminden suçlu bulunacağını belirten raporunu yorumluyor:
“ABD’deki demokratik sistem, başkanın ülkedeki seçim sürecini etkilese dahi eylemlerinden ötürü kanunlarca sorumlu tutulamadığı bu düzene daha ne kadar tahammül edecek? ... Bu cezasızlık, ileride başka devlet ve hükümet liderleri için de tehlikeli bir emsal teşkil etmez mi? Nihayetinde bu yalnızca Trump’ı ilgilendirmiyor, ABD’nin kendi demokrasisini savunma becerisini ve kimsenin hukukun üstünde olmadığı inancını da etkiliyor.”
Tehlikedeki değerlerimizi savunalım
De Standaard, önümüzdeki hafta itibarıyla alışılagelmiş ahlaki değerlerimizin büyük tehlikeye gireceği uyarısında bulunuyor:
“Trump’ın geri dönüşünün coşkusu kimi Avrupalı aşırı sağcılar ve girişimciler arasında da artıyor ve realpolitik vaktinin geldiği uyarıları yapılıyor. Buna karşı koymanın, Avrupa’nın artık kaldıramayacağı ve bizi zayıflatacak modası geçmiş bir ahlaki üstünlük anlamına geldiği söyleniyor. Ama doğru olan tam tersi. Trump’ın önümüzdeki pazartesi çiğnemeye başlayacağı değerler, asıl büyük gücümüzün temellerini oluşturuyor. Artık direnme zamanı.”