Paris zirvesi: Yapay zekâ aynı anda nasıl hem dizginlenip hem teşvik edilir?
Fransa ve Hindistan’ın öncülüğünde, önümüzdeki hafta Paris’te bir “Yapay Zekâ Eylem Zirvesi” gerçekleştirilecek. Zirvede kamu yararına hizmet edip ilerlemeyi destekleyen bir yapay zekâ için müşterek bilimsel temeller, çözümler ve standartlar oluşturulması hedefleniyor. Avrupa medyası, bu alandaki hızlı gelişmeler karşısında gerilim noktalarının ve eksiklerin neler olduğuna odaklanıyor.
Erken davranan kazanır
London School of Economics profesörü Xavier Jaravel, Les Echos'da Avrupa'nın yapay zekâya daha fazla yatırım yapması gerektiğini belirtiyor:
“Yapay zekâ devrimi, bu teknolojileri en hızlı şekilde hayata geçiren şirketler ve ülkeler tarafından şekillendirilecek. Bu da onların pazar paylarını artırmalarına ve istihdamı korumalarına olanak tanıyacak. Asıl risk yapay zekâ ile 'değiştirilmekte' değil, aynı ülkede veya yurtdışında yapay zekâ kullanan rakipler tarafından geride bırakılmakta yatıyor. Ancak Avrupalı şirketler, ABD’li şirketlerin yapay zekâya yaptığı yatırımın yalnızca yüzde 50’sinden biraz azını harcıyor. Avrupa’da yapay zekânın yaygınlaşması hız kazanmazsa, ABD ile aramızdaki üretkenlik farkı giderek büyüyecek.”
Daha fazla sorgulamalıyız
Algorithm Watch Switzerland sivil toplum kuruluşunun direktörü Angela Müller, Tages-Anzeiger için konuk yazar olarak kaleme aldığı makalede teknoloji devlerine daha eleştirel yaklaşmanın gerekliliğine vurgu yapıyor:
“Tekellerine geçirdikleri teknolojiyi ve gelecekte sağlayacakları belirsiz faydalar uğruna giderek büyüyen yapay zekâ modellerinin çevresel, toplumsal ve ekonomik bedellerini kabullenmemiz gerektiğine dair anlatılarını sorgusuz sualsiz benimsersek, yapay zekâ insanlığa ve bir bütün olarak gezegenimize değil, her şeyden önce kendilerine hizmet eder hale gelecek. ... Teknolojinin potansiyelinden ancak sebep olduğu zorluklarla ciddiyetle mücadele edersek gerçekten faydalanabiliriz. Bunun için de büyük yapay zekâ modellerinin bıraktıkları ekolojik ayak izine ve arkalarındaki güç yoğunlaşmasına odaklanmalı ve bu yolla kamu yararına yönelik yenilikçi ve sürdürülebilir bir yapay zekâ ekosistemi kurulmasını sağlamalıyız.”
Sürdürülebilir bir yoldan gidilmeli
Fransa’nın İsviçre ve Lihtenştayn büyükelçiliğini yapan Marion Paradas, La Tribune de Genève’de yapay zekâ konusunda tüm dünyayı bekleyen görevleri yazıyor:
“Öncelikle, mümkün olduğunca çok insanın yapay zekâya erişimi güvenceye alınmalı. ... Sonra da yapay zekânın iklim değişikliğiyle mücadeleye tam katkısını sunması sağlanmalı. Ancak halihazırda enerji bakımından sürdürülemez bir yol izleniyor. Bu durum karşısında, yapay zekânın çevreye maliyeti üzerine araştırmaları derinleştirmek, yeni standartlar tanımlamak ve yeşil yatırımı artırmak amacıyla sürdürülebilir yapay zekâ için farklı aktörlerden müteşekkil uluslararası bir ittifak tesis edilmeli. Son olarak da hep birlikte verimli ve kapsayıcı bir yapay zekâ yönetişim sistemi oluşturmaya çalışmalı.”
Beyinlerimizin tamamlayıcısı mı yoksa ikamesi mi?
Corriere della Sera, yapay zekânın ekonomide kullanımına ilişkin tartışmanın iki taraf ürettiğine dikkat çekiyor:
“Bir yanda, yapay zekânın uzun vadede insan emeğinin yerini alacağını savunan muhafazakâr taraf var. Bunlar, Ludizm’den [makine kırma hareketi] bu yana teknolojiyi, insanların toplumsal ve mesleki gelişiminin önünde engel olarak gören tarihsel bir bakış açısını benimsiyor. ... Bu kötümser bakış açısının yanı sıra, yapay zekânın etik ve siyasi sonuçlarının farkında olan, ancak bunu evrimsel bir perspektiften değerlendiren modernist bir taraf da var.”
Telif hakları öylece hediye edilemez
Yapay zekâ tartışmalarının son örneği Estonya'dan geldi: Adalet ve Dijital İşler Bakanlığı, kamu yayıncıları ve diğer medya kuruluşlarının içeriklerinin Meta’nın dil yapay zekâsına ücretsiz olarak sunulacağını ve böylece yapa zekânın Estoncasının eğitilebileceğini duyurdu. Ekspress Medya Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Mari-Liis Rüütsalu, ERR Online'da bunun yanlış bir yaklaşım olduğunu dile getiriyor:
“Öncelikle, gazetecilik içeriği telif hakkıyla korunan bir fikri mülkiyettir. ERR içeriklerinin vergi mükelleflerinin parasıyla üretilmiş olması, bu içeriğin kâr amacı güden teknoloji devlerine ücretsiz sunulabileceği anlamına gelmez. ... İkincisi, ABD ve diğer ülkelerde yapay zekâ şirketlerine yönelik telif hakkı ihlali iddialarıyla açılan davaların gündemde olduğu bir dönemde, Estonya devleti tam tersi bir mesaj veriyor.”