Kıbrıs müzakereleri başarılı olabilir mi?
Kıbrıslı Türkler ve Rumlar haziranın sonundan bu yana BM gözetiminde İsviçre'de Crans-Montana'da müzakereleri sürdürüyor. İki ülkenin basını adanın birleşmesinde belki de son fırsat olan bu zirvenin başarı ihtimalini değerlendiriyor.
Bencil olmayan siyasetçi aranıyor
Anastasiades ve Akıncı, kendi siyasi kariyerlerinden önce Kıbrıs'ı düşünmeli, diyor Hürriyet Daily News:
“Tek bir önemli nokta üzerinde bile anlaşma sağlanamadı. Daha 1970'li yıllardan bu yana Kıbrıs müzakerelerinde geçerli bir söylem olan 'ya her konuda anlaşma sağlanır ya da hiçbir şekilde uzlaşı olmaz' düsturu geçerliliğini koruyor. ... Elbette müzakerelerin son aşamasında verilen her ödün, Kıbrıs'ın iki liderinin siyasi geleceğine etki edecektir. Özellikle de Rum tarafında 2018 Şubatında yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimi dikkate alındığında. Ancak her iki liderin de unutmaması gereken nokta, gerçek anlamda ödünler verilmeden adada ortak bir geleceğin mümkün olmayacağı. Gerçekçi çözümlerin hiçbiri, iki tarafta da memnuniyetle karşılanmayacaktır; üstelik Anastasiades ve Akıncı'nın liderlik pozisyonları da tehlikeye girebilir. Ne var ki, gerçek liderler böyle doğar.”
Yunan tarafının oyunları dürüst değil
Havadis gazetesi Anastasiadis'in dürüst bir müzakereci olmadığından şikayetçi:
“[Müzakerelerde] başta yaşanan tıkanıklık, BM Genel Sekreteri Guterres'in çözüm paketi formülüyle aşılmıştı. ... Ama Genel Sekreter, Crans Montana’dan ayrılır ayrılmaz, Rum tarafı yeniden ayak sürümeye başladı. ... Anastasiadis kendini bir anda hür hissetti ve kıvırmaya başladı. Garantiler ve güvenlik dışında kalan konularda, Genel Sekreter’in kriterlerine uygun olmayan belgeler sundular. ... Oysa kendilerinden sadece yeniden düzenleme isteniyordu. ... Anastasiadis dün çıktı, Türk tarafını Genel Sekreter’in çizdiği çerçeveye uymamakla suçladı. Bir nevi yansıtma, suçu başkasının üstüne atma oyunu bu. Hep yaptığı gibi.”
Türkleri Kıbrıs'tan atmalı
Türkiye Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu bu hafta, Ankara'nın 1974'ten bu yana Kuzey Kıbrıs'ta konuşlandırdığı birliklerini geri çekmeyeceğini açıkladı. Çatışmanın barışçıl yollarla çözümü To Vima'ya göre mümkün değil:
“Türkler Kıbrıs'ı asla terk etmeyecek. Tek yol, geldikleri gibi gitmeleri, yani askeri güç kullanarak ada dışına sürülmeleri. Siyasi ve barışçıl yollarla bunu asla yapmayacaklar. Realiteyi kabul etmemiz lazım. Ancak bunun anlamı, işgali meşrulaştıran ve garantör unsurlarını daha da güçlendiren bir 'çözüme' imza atmak olmamalı. Tek bir çıkış yolu var karşımızda: Yunanistan ve Kıbrıs'ın müttefiklerini ve özellikle de doğal kaynaklara yatırımcıları, Türkiye ile bir adım ilerlenemeyeceği konusunda ikna etmek.”
Federasyon modeli işlemiyor
En büyük anlaşmazlığın yetki paylaşımında olduğunu vurgulayan haber sitesi T24, İsviçre'de yapılan müzakerelere kuşkucu yaklaşıyor:
“Türkiye, Garanti Anlaşması'ndan vazgeçmeyi ve adadaki bütün askerlerini geri çekmeyi kabul etse bile çözüm olması zordur. Çünkü, esas büyük anlaşmazlık yetki paylaşımında, yani ... hangi tarafın ne kadar söz hakkı olacağında. ... Türk görüşüne göre, iki toplumlu, iki kesimli çatı altında karar alma enstrümanları her zaman, her iki tarafı da içermelidir. Rumlar, Türk tarafının tezini kabul etmeyi, 'nüfusu az olan tarafın nüfusu çok olan tarafı yönetmesi' anlamına geleceği gerekçesiyle reddediyor. ... 1974’ten beri dura kalka devam eden görüşmelerin kör edercesine gözlere soktuğu bir gerçeğin artık herkes tarafından anlaşılması gerekir: Türkler ve Rumlar federal bir çatı altında birleşemez. Statüko üzerine kurulu başka bir formül aranmalıdır.”
Sıra şimdi Anastasiades'te
Cyprus Mail gazetesi, Kıbrıs Devlet Başkanı Nikos Anastasiades'in artık gerçek bir anlaşma yapılması için çaba harcaması gerektiğini vurguluyor:
“Tabii ki dirençle karşılaşacak bir uzlaşmaya varılmasını istemek abartılı bir talep olacaktır. Ancak Anastasiades, uzlaşma sağlanamamasının ne anlama geldiğini de düşünmeli: Müzakereler sona erecek, Birleşmiş Milletler de Kıbrıs sorununu çözümsüz bir sorun olarak tanımlayacaktır. Devlet başkanı için artık açık bir zihinle siyasi oyunları bırakıp, ülkeyi barış ve refah içinde güvenli bir geleceğe götürecek bir anlaşma sağlamak için olabildiğince çaba sarf etmesinin zamanı geldi.”
Türkiye garantör ülke kalmalı
Hürriyet Daily News, Türkiye'ye garantör ülke statüsü garanti edilmeden Ankara ile bir anlaşma sağlanamayacağı uyarısında bulunuyor:
“1960'tan bu yana süregelen garantör ülke sistemini sona erdirmenin, Yunanistan'a pek bir etkisi olamayacaktır. İngiltere'nin de çıkarlarını fazla etkilemeyecektir. Ancak Türkiye için ciddi sonuçlar doğuracaktır. Adadaki Türklerin güvenliği için Türkiye'nin garantör ülke statüsünün sürdürülmesi, herhangi bir anlaşmanın vazgeçilmez ana şartıdır. ... Kıbrıs sorununun tüm yönleri birbiriyle bağlantılı. Güç dağılımının belirlenmesi, dönüşümlü başkanlık, polisin yetkileri, yargının yetki alanı, Türk topraklarının kapsadığı alan, mülkiyet sorunları ya da Kıbrıslı Rumların Kuzey Kıbrıs'a yerleşmelerinin sınırlandırılması - tüm bunlar güvenlik sorunundan ayrı ele alınamaz.”
Lefkoşa Ankara'ya dişlerini göstermeli
Kıbrıs hükümetinin eski danışmanı avukat Levon Arakelian İngilizce yayınlanan Cyprus Weekly için kaleme aldığı yazısında, ancak Kıbrıs Cumhuriyeti yönetiminin daha sert bir tavır alması durumunda Ankara'nın da harekete geçeceğini öne sürüyor:
“Türkiye'nin stratejik hesaplarını değiştirmek için bir şey yapılabilir mi? Bence evet. Türkiye anlaşılan halihazırda tüm tarafların kazançlı çıktığı bir durumda olduğunu düşünüyor. ... Kıbrıs-Rum yönetimi, vatanın bir Türk uydusu haline gelmesine izin vermek yerine, sorununun çözülmememesi halinde Kıbrıs devletini lav edip, Rum yönetiminin elindeki bölgeleri başka bir devletin himayesine vereceğini açıklamalı. Türkiye, 'kaybettiği senaryo' ile yüzleştirilmeli ki, Türk liderler gece uyku bulamasın.”
Sorun Kıbrıslılar tarafından çözülmeyecek
Gerek Rum tarafı gerekse Kıbrıslı Türkler, büyük devletlerin iradesine boyun eğmek zorunda kalacak, diyor Havadis gazetesi:
“Bu oyunda senaristler, Başta Amerika olmak üzere, İngiltere, Türkiye ve Yunanistan olacaktır. Amerika, AB’nin de desteğiyle, Ortadoğu ve Doğu Akdeniz’deki kontrolü sağlamada, Türkiye ve Yunanistan’a daha fazla pay vererek, Kıbrıs Sorununu çözecektir. Bu yeni ayar planından Kıbrıs Türklerinin kaçışı mümkün değildir. Çünkü masada Türklerin son sözünü söyleme kudreti Türkiye’nin elindedir. [Kıbrıs Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı] Anastasiyadis’e gelince: BM nin, adada bulunan BM Barış Gücü askerlerini adadan çekme tehdit’i karşısında, Rum toplumunu Türkiye askeri ile karşı karşıya bırakacak bir politikadan kaçınabilecek bir gücü yoktur.”
Namlu bir kez daha şakakta
Phileleftheros gazetesi, müzakerelerden iyi bir sonuç beklemiyor:
“Türk ordusunun adadaki varlığının devamını da içeren, akılsızca bir çözümün önüne açmak için Rum tarafına açıkça baskı uygulandığını görmek için siyaset dehası olmanıza gerek yok. Uzun lafın kısası, bir kez daha Lefkoşa'nın şakağına bir namlu dayamak isteniyor. Cenevre'deki bir sonraki buluşmada sadece iki seçenek olacağı daha şimdiden belli oldu: ... Önerinin reddi, yani Lefkoşa'nın kendini suçlu konuma düşüreceği bir başarısızlık, bunlardan biri. Diğeriyse Türk düzenlemelerinin kabul edileceği, ancak Rumlar tarafından [bir referandumda] kabul edilmesi beklenmeyen bir çözüm. Her iki seçenek de bir felakete eşdeğer. Nitekim Kıbrıslı Rumların doğaçlama politikasının kaçınlmaz bir sonucu bu.”