Aşı diplomasisi: Avrupa harekete mi geçiyor?
İtalya 250 bin doz Britanya-İsveç aşısı Astrazeneca'nın Avustralya'ya sevkiyatını durdurdu. Böylece ilk kez bir AB ülkesi, ocak ayında kabul edilen ve Avrupa'dan aşı ihracatını izne bağlayan kontrol mekanizmasını kullanmış oldu. Avrupa, aşı üreticileri ve küresel rakiplerle mücadelede o kadar da güçsüz değil mi?
Siyaset dünyası savaş açtı
La Repubblica'ya göre sonunda ilaç holdinglerine sınırlarını gösteren biri çıktı:
“İtalya Başbakanı Draghi'nin dün yaptığı ve diğer AB ülkelerinin de desteklediği çıkış, Covid-19'a karşı verilen mücadeleyi giderek stratejik bir cepheye taşıyor. Ayrıca büyük ilaç firmalarına karşı tartışılmaz bir savaş başlatıldı. ... Bir istisna olarak İtalya'nın başını çektiği bu mücadelenin Avrupa'nın kendi içinde kutuplaşma yaşanmadan yürütmesi çok önemli. .... Siyaset dünyası dünkü kararıyla çokuluslu güçlü ilaç holdinglerinin çıkarları karşısında kendi önceliklerini kabul ettirmiş oldu. Neredeyse bir tabunun yıkılması demek bu. Paradoks olan, bunu yapanın eski bir banker olması.”
Anlaşmazlık diz boyu
De Morgen'a göre Avrupa'da ite kaka yürüyen aşılama, tehlikeli anlaşmazlıklara gebe:
“ Çin ve Rusya Avrupa'nın kapısından girebilmek ve aşı savaşına nifak sokmak için kendi ürettikleri aşıları kullandı. Ayrıca aşıya Avrupa'dan çok daha kolay ve hızlı ulaştığı söylenen ABD ve Britanya'ya karşı yükselen hoşnutsuzluğu da kullanıyorlar. Ortaya Korona aşısı çevresinde gelişen jeopolitik bir güç oyunu çıkıyor. ... Avrupa'nın birliği de tehlikede, çünkü kimi üye devletler kendi başlarına işbirliği arayışına başladı. ... Avrupa dayanışmasına duyulan inancın altı biraz daha oyuluyor.”
Sputnik ve Sinofarm boşluğu dolduruyor
Echo24, Rusya veya Çin aşılarıyla ilgili tartışmayı bizzat Batı'nın başlattığını söylüyor:
“Her iki ülke de AB'nin beceriksizliği yüzünden ortaya çıkan aşı boşluğunu doldurmaya çalışıyor. AB bu konuda hakikaten başarısız oldu. Satın alma politikası acınacak durumda, izin süreci çok yavaş işliyor. AB, üye ülkelerine zamanında yeteri kadar aşı tedarik etseydi, bugün üyelerin Sputnik'in ya da Sinofarm'ın peşine düşmesine gerek kalmayacaktı. Sonuçta aşı savaşlarından jeopolitik bir ders çıkardık. Kritik konularda ülkelerin kendi kendilerine yetmeleri hala önemli. Artık aşı üretimini kontrol eden ülkeler dünyanın kaderini de ellerinde tutuyor.”
Tartışmayı bırak, ileriye bak
Der Standard AB'ye ve Avusturya'ya var olan imkanları en iyi şekilde kullanma çağrısı yapıyor:
“Artık aşılamayı federal hükümet mi yoksa eyaletler mi yapsın diye yeniden tartışmanın alemi yok. ... Öte yandan pandemiden hızla çıkmak için Avrupa'da ve ulusal ya da bölgesel bazda atılacak birçok küçük adım var. ... Tehlikeli mutasyonları etkin bir şekilde engellemek bölgesel eşitlik sağlamaktan daha önemli şu anda. ... Ayrıca var olan aşı miktarının üçte birini ikinci doz için ayırmak yerine elde ne varsa hemen kullanmak lazım. ... Şu anda agresif virüs varyantları titizlikle yürütülen aşı kampanyasından çok daha hızlı yayılıyor. Avusturya daha az tereddüt ederek, daha esnek ve pragmatik davranarak önümüzdeki haftalarda geride kalmaktan kurtulabilir.”
Riskli bir oyun
Aşıyla siyaset yapmak isteyen sadece kendine zarar verir, diyor Aargauer Zeitung:
“İsrail ve Çin gibi ülkeler küresel sahnede aşıların dağıtımını siyasi bir mesele haline getiriyor. ... Fazla gelen aşılar, başka ülkelere hibe ediliyor. Ancak bu ülkelerin minnettar olduklarını kabul etmeleri gerekiyor. ... Bu durum ne şaşırtıcı ne de tek başına bir skandal, ancak mevcut pandemi ışığında son derece tehlikeli. İsrail, işgali altındaki Filistin bölgelerinde yaşayanları kendi aşı mucizesinden faydalandırmayacak olursa, virüs bölgede yayılmayı sürdürecektir. Üstelik hasmane komşulardan farklı olarak, Korona sınırlarda durmuyor.”
Yeni bir Soğuk Savaş
Avrupa'daki yönetimlerin kısa vadeli düşünme biçimi, Rusya ve Çin gibi ülkelere, küresel nüfuzlarını artırma imkanı tanıyor, diyor Večernji list:
“[Britanyalı veri analizi ajansı] Airfinity'nin aralık ayında sunduğu verilere göre dünya nüfusunun yüzde 14'ünün yaşadığı zengin ülkeler, dünya piyasasındaki aşıların yüzde 53'ünü satın aldı bile. Daha yoksul ülkeler o zamana dek ilaç şirketleriyle henüz tek bir anlaşma bile imzalamamıştı. Çin ve Rusya bu durumdan faydalanarak Afrika, Asya ve Güney Amerika'daki ülkelerdeki varlıklarını güçlendirmek istiyor. ... 'Önce Avrupa'yı önceleyen bakış açısı (ki Avrupa, Rusya ve Çin'in aşılarıyla kendilerine yer açtığı Balkanları da unuttu) birçok Avrupalı devlet insanı tarafından sessiz sedasız kabul ediliyor. ... Aşıların Soğuk Savaşı daha uzun süre devam edeceğe benziyor.”
Rus yalan haberleriyle mücadele
Új Szó, Avrupa'daki aşı kampanyaları hakkında yayılan çarpıtma haberlere karşı uyarıyor:
“Avrupa İlaç Ajansı'nın Sputnik aşısına izin verdiği yönünde, aslında gerçekle hiçbir alakası olmayan, Rusya çıkışlı çok sayıda haber var. ... Rusya eliyle yapılan bu dezenformasyon operasyonunun, stratejik yanıltma hamlelerinin hedefi, insanlarda güvensizlik yaratmak; böylece konu hakkında sürekli birbiriyle çelişen haberlerle karşılaşan okuyucu sonunda gerçeği aramaktan vazgeçecek. ... Bilgi alanında kendimizi savunmak, aşı planları kadar önemli. Sputnik adının, Soğuk Savaş döneminde yürütülen uzay yarışına bir gönderme olması rastlantı değil.”
Rota değişikliği inandırıcı değil
Rusya devlet haber ajansı Ria Novosti, AB'nin Sputnik V aşısına gösterdiği ani ilgiyi, Avrupa'nın imaj konusundaki yenilgisi olarak görüyor:
“Avrupa'nın lider medya organları, şu sıralar okurlarına yoğun bir şekilde Sputnik V aşısı hakkında olumlu yayınlar sunuyor. Anlaşılan aylar süren saldırgan karalama kampanyasının ardından kamuoyunda yerleşmiş görüşün acilen değiştirilmesi gerekiyor, çünkü görünen o ki, Rus aşısı, AB yurttaşlarının aşılanmasında kilit rol üstlenecek. ... Resmi söyleme göre [tıp dergisi] The Lancet'te yayınlanan yepyeni bir makale, aşının gerçek niteliği hakkında herkesin gözünü açtı. Ama Almanya'nın bir süredir var gücüyle bu aşının üretiminde kullanılacak bir tesis hazırladığı ortaya çıktı.”
Jeopolitik çekişmelere konu olmamalı
De Morgen, aşıların bundan sonra uluslararası bir bayrak altında dağıtılmasını savunuyor:
“Putin'in aşı vasıtasıyla kirli çamaşırlarını temizlemek niyetinde olduğu apaçık ortada; nitekim Batı'da üretilmiş aşılara karşı girişilen dezenformasyon kampanyasının nedeni de bu. Pandemi zamanlarında dünyanın bu gibi jeopolitik sorunlara hiç ihtiyacı yok. Gelecek için buradan çıkarılacak ders, pandemi sırasında aşı çalışmalarının mümkün olduğunca milliyetçilikten nasıl uzak tutulabileceği. ... Virüse karşı kullanılacak her türlü silah, jeopolitik çekişmelerden bağımsız olmalı. Aşı geliştirme çalışmalarını, milliyetçiliğe karşı daha bağışık hale getirirsek, bir sonraki pandemide daha güçlü bir bünyeye sahip oluruz.”
Her siyasi görüşe uygun ayrı aşı
Geniş çaplı aşılamanın çoktan başladığı Sırbistan'da aşı tercihi siyasi bir söylem anlamı taşıyor, diyor Új Szó:
“Sırbistan'da şu sıralar siyasi pazarlama çalışmalarının doruk noktası yaşanmakta. Hangi aşının tercih edildiği, siyasi yönelime bağlı. Liberal görüşleriyle tanınan Başbakan Ana Brnabić, tercihini ABD aşısından yana kullanırken, Rusya dostu İçişleri Bakanı Aleksandar Vulin, elbette [Rus menşeli] Sputnik V aşısını oldu. Cumhurbaşkanı Aleksandar Vučić ise Çin aşısına güveniyor.”
Eski reflekslere yer yok
Süddeutsche Zeitung, Sputnik V aşısının yeni açıklanan etkinlik oranı karşısında Avrupa bu aşı hakkındaki kuşkularından vazgeçmeli, diyor:
“Putin'in elinde yeterli veri olmadan başlattığı aşı kampanyası, onun düşüncesizliğine ve ABD, Avrupa ve Çin'den önce davranıp, 'birinç' diye bağırabilme amacına yorulmuştu. Moskova'nın aşısı güven vermemekle ve şeffaf olmamakla damgalandı. ... Doğu-Batı çatışması sona erdi gerçi, ama önyargılar devam ediyor. Önyargılardan kurtulup bizdeki aşı kıtlığını dikkate alarak gerektiğinde Sputnik V ısmarlama zamanı geldi de geçiyor - tabii veriler doğrulanırsa. ... Rus araştırmacıların son değerlendirmenin henüz yapılmadığını vurgulaması, aşıya güveni artırıyor.”
Meydanı Moskova'ya ve Pekin'e bırakmayın
Aftonbladet ise aşılar için bir Marshall Planı öneriyor:
“İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra Avrupa'nın rekor biçimdeki yeniden inşası için ABD'nin verdiği 15 milyar dolarlık Marshall Planı olmasaydı, bugün dünyanın başka bir çehresi olurdu. Demokrasi bu kadar olağan bir şey olur muydu, diye sormak lazım. ... Günümüzün koşulları 1947'den farklı. Bir savaşla değil pandemiyle karşı karşıyayız bugün. Ama küresel tehdit, sınır ötesi bir anlaşmaya neden ihtiyaç olduğunu hatırlatıyor bize. Rus ve Çin'in ilerlemesini de neyse o olarak, yani demokrasi için bir tehdit olarak görmek lazım. Joe Biden'lı bir Beyaz Saray'ın küresel aşılama için bir Marshall Planı yapması imkanlar dahilinde. Neden AB'yle birlikte yapılmasın bu plan?”
Aman dikkat! Pandora'nın kutusu açılabilir
AB üyesi olmayan Ukrayna Çin aşısına güveniyor. 'Crisis Media Center'dan Lyubov Tsibulska ise Ukrajinska Pravda'da Rus aşısı karşısında uyarıyor:
“Analiz grubumuz, daha yılbaşından önce Rus ve Rusya yanlısı aktörlerin Ukrayna'daki faaliyetlerini artırdığını tespit etmişti. Biz evlerimizde yılbaşı yemeği yerken, iki söylem devreye sokuldu: Avrupa kendi nüfusunu son hızla aşılarken, Ukrayna Avrupa'nın umrunda bile değil. Ukrayna Batı'dan bir aşı da alamayacak. Rusya yardım etmek, Ukraynalılara kendi aşısını vermek istiyor. ... Ciddi bir baskıya maruz kalan Ukraynalı yetkililer Rus aşısını kabul ederse, Pandora'nın açılan kutusundan bir iç, bir de dış siyasi kriz çıkacak.”
Düşüncesiz bir deney
Finlandiya'nın yetersiz aşı nedeniyle Pfizer aşısı için önerilen iki doz arasındaki süreyi uzatması Ilta-Sanomat'a göre büyük bir risk:
“Avrupa İlaç Ajansı EMA, 28 Ocak'ta, yani sadece bir hafta önce Pfizer aşısıyla ilgili tavsiyesini somutlaştırmış, ikinci doz aşının ilkinden üç hafta sonra yapılması gerektiğini söylemişti. .... Keza ikinci dozun 12. haftadan itibaren yapılmasının aşının ruhsat koşullarına aykırı olduğunu açıklamıştı. Finlandiya buna rağmen EMA'nın tavsiyelerini dikkate almadı ve iki dozu 84 gün arayla yapmaya başladı. Bu adımıyla bilinmedik sulara yelken açıyor Finlandiya. ... Hiç kimse bunun neye mal olacağını söyleyemez.”
Rus aşısı mı? Kötü bir şakadan ibaret!
Deník, (Novinky.cz tarafından savunulan) Rusya'dan ilave aşı alma düşüncesine kesin bir dille karşı çıkıyor:
“Çekler arasında aşı olma iradesinin yüzde 60'lara çıkması uzun süre aldı. AB tarafından onaylanmamış, Rus ya da Çin aşılarının satın alınmasıyla, güç bela ulaşılmış bu başarı bir anda eriyip gidebilir. ... Çeklerin bu konuda ikna edilebileceği düşüncesi hiç de akla yakın değil. Hele ki siyaset dünyası ve toplumsal hayattaki kimi elitlerin çeşitli bahanelerle Pfizer ya da Moderna'nın kendini kanıtlamış aşılarını kullandığı bir dönemde. Çekya devletinin aynı zamanda AB vatandaşı da olan Çekleri onaylanmamış bir Rus aşısı olmaya zorlayabileceği fikri, kötü bir şaka olabilir ancak.”
Sonu meçhul bir güç savaşı
Le Monde, Çin ile Hindistan arasındaki rekabete bakıp, Covid-19 aşılarının yeni bir jeopolitik güç silahına dönüştüğünü söylüyor:
“İki Asyalı dev, aşısı olmayan komşularına aşı tedariki konusunda rekabet ediyor: Çin, DSÖ'nün henüz ruhsat vermediği iki aşı, Hindistan ise özellikle Astrazeneca aşısını üreten büyük ilaç tesisleri sayesinde. Jeopolitika, bilinen kulvarlarda hareket ediyor. Burma bu iki büyük devin bağışlarından yararlanıyor; Bangladeş, Maldivler ve Butan aşıyı Hindistan'dan aldı. Kamboçya'da ise sadece Çin aşısı kullanılıyor. ... Kazananları ve kaybedenleri söylemek için henüz çok erken. Ancak bir yılın sonunda pandemiden çıkardığımız bir ders de, dünün kazananlarının yarının kaybedenleri ya da aksi olabileceği.”
Antiserum olmadan aşı yapmak mümkün değil
Novinky.cz, Çekya hükümetinin Sputnik V almayı düşünenler kervanına katılmayı düşünmesini mantıklı buluyor:
“Lisans Rusya'dan alınabilir. Çek yetkili kurumlar tarafından onaylandıktan sonra Sputnik V ülkemizde de üretilebilir. Sonrasındaysa aşı olmak isteyenler, kendilerine uygun aşıyı seçebilir. Antiserum olmadan aşı yapmak mümkün değil. Hal böyleyken jeopolitik meseleler ikinci sırada yer almalı. Eğer ki bir maddeye ihtiyacınız varsa onu neredeyse oradan almanız gerekecektir. Mantıklı olan da budur.”
Beceriksiz AB bürokrasisini aşmanın yolu
Hırvatistan kendi başının çaresine bakmalı, diyor Index.hr:
“Brüksel bir sorunu halledemiyorsa -ki aşı işini halledebilecek gibi gözükmüyor-, siyaset havanında su dövmek yerine bir an önce aşının serbest pazarda satışına odaklanmalı. Adil değil mi? Uluslararası ilişkilerde de adil olmayan bir sürü şey yaşanıyor. ... Üstelik şu konuda eğri oturup doğru konuşmalıyız: Uluslararası ilişkilere yön veren şey, tarafların çıkarları. Aşıyı hızla ve büyük miktarlarda ayarlamak, soyut Avrupa çıkarlarının ötesine geçip ulusal çıkarlar için iyi olacaksa buna uygun davranmak gerekir. Nitekim başkaları da öyle yapıyor. Tek fark bunu, kamu çıkarı kisvesi altında yapmaları. Uzun lafın kısası: İster AB ile ister AB'siz, ne yapıp edip getirin şu aşıyı!”
Darboğaza verilecek doğru cevap
Krónika, Budapeşte yönetiminin AB içindeki tedarik sorunları nedeniyle aşıyı Rusya'dan satın almış olmasını anlaşılır buluyor:
“Macaristan yönetimi mevcut krizde bir çözüm için en azından çaba gösterdi. ... Şimdi kalkıp da 'Putincilik' diye ortalığı velveleye veren çıtkırıldım kesim, artık aynı ithamı Almanya Başbakanı Angela Merkel'e de yöneltebilir. Nihayet Merkel geçtiğimiz hafta, Alman sağlık makamlarının onay alma sürecinde Rus üreticiye yardım edebileceklerini açıklamıştı. Bu da gösteriyor ki, AB'nin asıl lideri kabul edilen Almanya da, AB'nin ortak aşı tedarikinde ciddi sorunlar olduğunu ve yeni tedarikçilere gereksinim duyulduğunu teslim edenler arasında.”
Güvenilirlik, etkinlikten daha önemli
Türkiye, seçimini, Çinli üretici Sinovac'ın aşısından yana kullandı. Habertürk için yazan Prof. Dr. Temel Yılmaz, diğer aşıların etkinliği daha yüksek olmasına rağmen, bu yaklaşımı savunuyor:
“Sinovac aşısında bir inaktif virüs teknolojisi kullanılmış. Bu metod dünyanın bilinen en eski aşı yöntemlerinden, ölü virüs verilerek bağışıklık sisteminin virüsü tanıması ve antikor üretmesi hedefleniyor. ... İnaktif virüs kullanıldığı için güvenilirliği yüksek. Alman BioNTech ve Pfizer’in ürettiği aşı ile Amerikan Moderna’nın ürettiği messenger RNA (mRNA) teknolojisi kullanıldı. Bu metod yeni ve daha önce dünyada uygulanmamış bir yöntem. ... Uzun dönem immün sistem üzerine etkileri ne olur bilinmiyor.”
Tek argüman fiyat
Denik, Macaristan'ın Sputnik V sipariş etme stratejisi anlamakta zorlanıyor:
“AB'den sipariş edilen aşılar büyük olasılıkla Rus aşısından önce Macaristan'a ulaşacaktır. ... Zaten bu aşıdan Rusya'nın elinde de yeterli miktarda yok. Daha geçen yaz onay çıkarılmış olmasına rağmen şu ana dek nüfusun ancak yüzde 0,69'u, Çekya ve Macaristan'da aşı olmuş insan sayısının yarısı kadarı aşılandı. Rusya'nın büyük sevkiyat anlaşmaları imzaladığı Mısır, Brezilya, Hindistan ya da Kazakistan gibi ülkelerde aşılamaya büyük oranda başlanmadı bile. Macaristan'ın tercihini anlamlı kılan tek argüman, Rus menşeli aşının, örneğin Pfizer/Biontech tarafından üretilenden çok daha ucuz olması.”
Seyahat özgürlüğü için tehlike
Macaristan'da Çin'den gelen aşılar da kullanılacak olursa bunun istenmeyen yan etkiler doğurması işten bile değil, diye ikaz ediyor Népszava:
“Avrupa İlaç Ajansı ruhsatlandırmadığı halde Macaristan, siyasi baskı nedeniyle Çin'in Sinopharm aşısına izin verecek olursa, [AB'nin] aşı belgesi uygulamasını yürürlüğe sokması durumunda Macaristan kırmızı bölge sınıfına alınabilir, başka AB üyesi devletler Macaristan vatandaşlarına ülkeye giriş izni vermeyebilir. Aynı zamanda başka ülkelerin vatandaşlarının Macaristan'a gitmesi de yasaklanabilir, ki turizm sektörü düşünüldüğünde böyle bir yasak Macaristan için çok daha ağır bir darbe anlamına gelebilir.”