Gabon'daki darbenin ardından neler olacak?
Gabon’da iktidarın General Brice Oligui Nguema liderliğindeki yeni sahipleri, henüz somut bir adım atmamış olsalar da demokrasiye dönme vaadinde bulundular. Askerler, 2009’dan beri iktidar koltuğunda oturan Ali Bongo’nun cumhurbaşkanlığı seçiminin galibi ilan edilmesinin ardından, hammadde zengini Orta Afrika ülkesinde yönetime el koymuştu. BM, Afrika Birliği ve dünya genelindeki hükümetler darbeyi kınamıştı.
Tek başına hareket etme devri kapandı
Die Presse, Fransa'nın etki alanını yitirdiğini yazıyor:
“Fransızca konuşulan eski sömürgelere verilen adıyla Françafrique, Fransa'nın ellerinden kayıp gidiyor. ... AB, Fransa'nın himayesinde Sahel ülkelerini İslamcı terörden korumak ve dağılmaktan kurtarmak için bölgeye büyük bir siyasi prestij ve askeri güç yatırmıştı. Bugünse generaller, ülkelerin güvenliğinde kayda değer bir iyileşme yaratmaksızın kısa vadeli faydalar uğruna neoemperyalist Ruslara teslim oluyorlar. ... AB'nin ilk adımı bir Afrika temsilcisi tayin ederek atmasının tam vakti. İkinci adım ise müşterek bir strateji üzerinde anlaşmaya varmak olmalı. Tek başına hareket etme devri kapandı. Umarız Fransa ve Macron bu dersi almıştır.”
Geleceğin etkin gücü
The Observer, Batı’nın Afrika’yla ilişkilerini mutlaka iyileştirmek zorunda olduğu uyarısında bulunuyor:
“Anketler, genç Afrikalıların gerçek demokrasiye aç olsalar da pek çoğunun işler yolunda gitmezse ordunun yönetime el koymasını desteklediğini gösteriyor. ... Paradoksa bakın ki dinamik, büyüyen, yetenekli ve kaynak zengini Afrika, bütün sorunlarına rağmen pek çok açıdan geleceğin ta kendisi. Bu beklentiyle birlikte otoriter Çin ve Rusya’nın artan nüfuzu karşısında, Batı’nın 21. yüzyılın etkin gücü Afrika’yla ilişkilerinde radikal bir iyileşmeye gitmesi herkesin çıkarına olur.”
Pek bir şey değişmez
Keskisuomalainen darbecilerin demokratlığından şüpheli:
“İktidara el koyanlar, eylemlerini hep demokrasiyi restore etme amacı üzerinden meşrulaştırırlar. Gabon’da bunu öne sürmek kolaydı, çünkü ülkeyi on yıllardır otokratik ve yozlaşmış bir aile hanedanlığı yönetiyordu. ... Seçimler Bongo hanedanının şovundan ibaretti, fakat bu yönetimin yerine askerlerin geçmesi de pek bir şeyi değiştirmiyor. ... Gabon gibi ülkelerin kaynaklar bakımdan zengin olması, sağlıksız ekonomik yapıların doğmasına yol açıyor. Sömürgecilik bu yapıların gelişmesinde rol oynamış olabilir, ama Gabon’un da bağımsızlığını kazandıktan sonra gidişatı değiştirmek için onlarca yılık vakti ve kaynağı vardı.”
Silah kimdeyse güç de onda
El País, Batı ile bağların hızla koptuğu bir sürece girildiği tespitinde bulunuyor:
“Hartum [darbesi] yaşandığından bu yana on askeri kalkışma daha gerçekleşti. Bu boyutta bir fenomene bağımsızlık sonrası darbeler çağından beri rastlanmamıştı. ... Gabon'daki son darbe, 1967'de Fransa Cumhurbaşkanı Charles de Gaulle tarafından iktidara getirilen bir cumhurbaşkanlığı hanedanına son verdi. Batı'dan kopuş, devletlerin zayıf ya da açıkça başarısız olduğu ve iktidarların ister Körfez'deki petrol başkentleri, ister Rusya ya da Çin olsun, silaha ve dışarıdan desteğe sahip olanların eline geçtiği yerlerde ivme kazanıyor gibi duruyor. ... Ve bu iktidardan öyle kolay vazgeçmeleri olası değil.”
Özünde hiçbir şey değişmeyecek
Diena şöyle yazıyor:
“Gabon eskiden beri bölgenin en istikrarlı ülkelerinden biri olarak görülürdü, dolayısıyla Cumhurbaşkanı'nın devrilmesi herkesi şaşırttı, en başta Ali Bongo'yu. Bilhassa da darbenin lideri kendisine yakın bir isim olduğu için. ... Yaşananlar, özünde askeri darbeden ziyade bir saray darbesi olarak görülebilir. Üstelik General, Amerikan yanlısı görüşleriyle bilindiğinden, uluslararası yankısı diğer darbelere kıyasla çok daha az olacaktır. ... Oligui'nin yakın zamanda demokratik seçimlerin yapılacağı sözü inandırıcı değil ve bu zamana kadarki deneyimlerimiz, bize hiçbir askeri cuntanın bu tür sözleri yerine getirmek için acele etmediğini öğretti.”
Tek bir kişiye bağlı
El País, darbenin herhangi bir iyileşme sağlamayacağından endişeli:
“Pazartesi günü General Oligui Nguema'nın 'geçici cumhurbaşkanı' olarak yemin etmesi bekleniyor. ... Şimdi esas soru, görevde kalmayı sürdürüp sürdürmeyeceği ya da Gabon'u sağlıklı bir demokrasiye dönüştürme sözünü tutup tutmayacağı. ... Gabon'un geleceğinin tek bir kişinin hırslarına bağlı olması iyiye işaret değil. ... Bazı rejimlerdeki otoriter aşırılıklar, kontrol mekanizmalarının eksik olduğunu gösterir. ... Darbecileri alkışlayan bir halkın bıkkınlığı da bundan kaynaklanır. Darbeler elbette kınanmalı, ancak beslendikleri köklü kötülükler de öyle.”
Fransa tarafsız kalmalı
Le Monde, daha fazla karmaşa çıkmasını önlemek için Paris’i Afrika’da daha itidalli davranmaya çağırıyor:
“Afrika’da başka tehlikeler Fransa’yı tehdit ederken, askerleri geri çekerek ve katı bir tarafsızlık politikası izleyerek tutum ve tonu değiştirmek giderek aciliyet kazanıyor. Kamerun, Kongo Cumhuriyeti ve Togo’daki devrilmez denilen ve Paris tarafından desteklenen diğer iktidarlar da Ali Bongo’yla aynı kaderi paylaşabilir.”
Batı gerçek bir ortak olmalı
Bu son darbeler serisi, Avrupa ve özellikle Fransa için Afrika politikalarının başarısızlığıyla acılı bir yüzleşme, diyor Süddeutsche Zeitung:
“Tam bir tevazu dersi. Ve Toledo’da bir araya gelen AB dışişleri bakanlarına, yaptırımlarla sorunun semptomlarıyla değil, sebepleriyle mücadele etmek gerektiğinin mesajı. Batı ileride Afrika’nın salt hammaddeye erişimi, asker konuşlandırmayı ve sığınmacılara karşı kendini savunmayı dert eden değil de halkın çıkarlarıyla ilgilenen bir ortağı olarak görülmek istiyorsa, tek bir seçeneğe sahip: Bu ikinci türden bir ortak olmak.”
Avrupa Afrika'da başarısız oldu
NRC köşe yazarı Michel Kerres, jeopolitik bir değişimin emarelerine vurgu yapıyor:
“Sahel ve bu hafta Gabon’da yaşanan darbeler, Batı’nın ve en başta da Avrupa’nın tüm yerinde jeopolitik gayelerine rağmen bölgeye refah ve güvenlik getiremediğini gösteriyor. Avrupa yoksulluk, cihatçılık ve sömürgecilik karşıtı (Fransa karşıtı) hislerden müteşekkil bu zehirli bileşime verecek bir yanıt bulamadı. ... BRICS grubu da muhtemelen uzun vadede bir zorluk teşkil edecektir.”
İkinci dekolonizasyon süreci
Avvenire’nin analizi şöyle:
“Gine, Mali, Burkina Faso, Nijer ve şimdi de Gabon, Avrupa’yla arasına mesafe koyan ve bilhassa da Fransa’ya karşı düşmanca tutum benimseyen yeni bir Afrika ülkeleri grubu oluşturuyor. İkinci bir dekolonizasyon sürecinin başladığı söylenebilir; zira geçtiğimiz yüzyılda dekolonizasyon, hayli bıktırıcı bir neosömürgeci oluşum eliyle kirletilmişti. ... Aradan geçen on yıllar süresince, Afrika ekonomisinde gerçek bir dönüşüm yaşanmadı; aksine kıtanın elinde pek bir şey bırakmayan ‘çıkarıcı’ bir hammadde sömürüsü uygulandı. Batı ayrıca, temsil ettiği tüm değerlere rağmen yozlaşmış ve demokrasi karşıtı yönetimlere destek vermekle de suçlanıyor.”
Bu kez sebebi anlaşılabilir bir müdahale
Son üç yılda Afrika’da yaşanan darbelerin en anlaşılır olanı Gabon’daki, diyor taz:
“Mali, Gine, Burkina Faso ve son olarak da Nijer’de serbest seçimlerle başa gelen devlet başkanları, az ya da çok sudan gerekçelerle ordu tarafından devrilmişti. Gabon’da ise bütün Orta Afrika’nın değilse de ülkenin en güçlü ve en zengin ailesinden gelen devlet başkanı, ailenin 56 yıllık iktidarının ardından görevinden alındı. Bongo kabilesi, eski sömürge imparatorluğu süresince hoşnutsuz gençlerin aleyhinde sokaklara döküldüğü yozlaşmış neosömürgeci Fransa-Afrika çıkar şebekesinin payandası konumunda. Devrilmesi yalnızca devlet başkanına değil, sisteme karşı da yapılmış bir darbe niteliğinde.”
Bunun da mı arkasında Putin var?
Večernji list’e göre Gabon’daki darbeyle Fransa bir yara daha aldı:
“Fransa’nın tıpkı Nijer’de olduğu gibi Gabon’da da bir maden şirketi var ve Eramet adındaki bu şirket, Gabon’daki gelişmelerin ardından ülkeden çekileceğini ilan etti. ... Ülkedeki tek manganez üretim tesisini işleten Eramet, burada yaklaşık 8.000 kişiye istihdam sağlıyor. ... Analistler, Nijer’in ardından Gabon’da yaşanan bu darbeyle Fransa’nın ağır bir yara daha aldığı görüşünde, çünkü Fransa bu ülkelerden servet değerinde maden çıkarıyor. Durum belirsizliğini korusa da Nijer’de olduğu gibi buradaki darbenin de ABD ve AB ile yaşadığı çatışmaları Afrika’ya taşıyan Vladimir Putin’in imzasını taşıması kimseyi şaşırtmaz.”
Hükümetler istifa da edebilir
La Croix, Afrika'daki darbe dalgasının bilhassa demografik nedenleri olduğunu söylüyor:
“Afrika kıtasında çok sayıda hükümet devrilme tehlikesiyle karşı karşıya. Bu darbe dalgası, büyük ölçüde gelecek beklentisi olmayan genç nüfustan kaynaklanıyor. Bu bağlamda, iktidardakiler sorumluluklarının bilincinde olmalı ve demokratik mekanizmalara güvenmeli. Kalkınmanın güvenceye alınması istikrar, şeffaflık ve kurumsal süreklilik gerektirir. İktidar değişikliği darbeye yeğdir.”
Paris bu sefer temkinli davrandı
Tygodnik Powszechny, Fransa'nın tepkisini mercek altına alıyor:
“Fildişi Sahili ve Senegal'le birlikte Mali, Nijer, Çad ve Gabon, Fransa'nın Afrika'daki başlıca müttefikleri arasındaydı. Çad'da darbe gerçekleştiğinde, Fransa bunu görmezden gelmeyi tercih etmişti. Ancak Mali, Burkina Faso ve Nijer'deki darbelere büyük bir öfkeyle tepki göstermiş ve savaş eğitimlerini Fransız akademi ve eğitim merkezlerinde almış darbecileri kendisine karşı kışkırtmıştı. ... Fransızlar, Sahel Bölgesi'ndeki acı deneyimlerinden ders almış olmalılar ki, Gabon'daki darbe haberine hayli temkinli bir tepki vermekle yetindiler.”