Steinmeier'e Türkiye'de buz gibi karşılama
Türkiye Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, Alman mevkidaşı Steinmeier'in Salı günkü Ankara ziyaretinde Berlin'i PKK'lı teröristlere ve Gülen hareketine destek vermekle suçladı. Steinmeier ise, insan hakları ihlalleri karşısında Ankara yönetimini itidalli olmaya çağırdı. Cumhurbaşkanı Erdoğan ziyaretten önce Avrupa Birliği ile görüşmelerin sonlandırılması için bir halkoylamasını ortaya atmıştı. AB-Türkiye ilişkileri tümden mi bozuldu?
Ne Avrupa Birliği, ne de Türkiye üyeliğe hazır
Halihazırda Avrupa Birliği ile Türkiye arasında üyelik görüşmeleri anlamsız olacaktır, diyor tagesschau.de:
“Eğer Türkiye hala pazarlıklara devam etmek istiyorsa, Avrupa haklı olarak hukuk devleti ve ifade özgürlüğü alanlarında sürekli kötüleşme yerine iyileşme olmasını arzu ediyor. Aynı şekilde Türkiye de hangi aşamada bulunduğunu bilme isteğinde haklıdır. Avrupa Birliği demokratik bir hukuk devleti olan Türkiye'yi üyeliğe kabul eder mi, etmez mi? Avrupa bu soruya yanıt veremez. Çünkü bu konuda yalnızca Türkiye'ye değil, kendisine de açık davranmadı. Üyelik, gerekli şartların yerine getirilmemesi nedeniyle mümkün olmadığı sürece herşey yolunda. Steinmeier ve Çavuşoğlu kendi pozisyonlarını savunup, diğerininkini eleştirdiler. Yine de bir çözüme varılamadı. İki dışişleri bakanı arasındaki görüşme, Almanya ile Türkiye'nin birbirinden ne denli uzaklaştığının bir kez daha altını çizdi.”
Zor bir ilişkide sona yaklaşıldı
Cumhurbaşkanı Erdoğan Pazartesi günü Türkiye'nin AB'yle müzakerelerin bitirilmesinin bir referandumla halka götürebileceğini söyledi. Hürriyet Daily News üzülerek bunun trajik bir hikayenin sonu olacağını bildiriyor: "AKP siyaset hayatına otoriter bir sistem karşısında reform, özgürlük ve daha çok demokratik hak söylemiyle başladı, ama kısa bir süre kendi otoritesini inşa etmeye koyuldu. Bir zamanlar cazip olan AB normları artık öfke uyandıran bir 'vesayet' olarak algılanıyor. Türkiye işte bu nedenle Batı karşıtı bir anlatımla, bir zamanlar kendisi açısından olumlu bulduğu normları iç işlerine emperyalist bir müdahale olarak lanetliyor. Bu durum AB temsilcilerinin her zaman doğru bir tutum sergiledikleri anlamına gelmez. Hükümetin otoriterleşmesini eleştirirken çoğunlukla haklıydılar tamam, ama kimi sorunlu dinamikleri ve aktörleri görmezden gelerek bilgisizliklerini ve yetkisizliklerini kanıtlamış oldular."