Trump Florida'da Xi'yi ağırladı
ABD Başkanı Donald Trump ve Çin Devlet Başkanı Xi Jinping, ilk kez bir araya geldi. Trump meslektaşını Florida'daki özel konutunda ağırladı. İki gün sürecek görüşmedeki en önemli konunun, Kuzey Kore'nin nükleer programı olduğu tahmin ediliyor. Basın, ABD-Çin ilişkilerinin gelecekte nasıl gelişebileceğini masaya yatırıyor.
Dünya devlerinin rekabeti için açık kurallar gerek
Donald Trump ve Xi Jinping, tüm dünya ekonomisi için taşıdıkları sorumluluğun bilincinde olmalıdır, diyor Tportal:
“Pekin, Çin'in yükselişini frenleyecek hiçbir Amerikan baskısı karşısında geri adım atmak istemiyor. Bölgesel liderlik ve dünya politikasında eşit ölçüde söz hakkına sahip olmak, Çin için bir dünya devi olmanın koşulları arasında. Diğer taraftansa ABD, küresel süper güç konumunu terk edip bu unvanını Çin'e devretmek niyetinde değil. ... Asya-Pasifik bölgesinin istikrarının yanı sıra tüm dünya düzeninin sorumluluğu, Xi ve Trump'ın omuzlarında. Dünyanın en güçlü iki lideri, siyasi, ekonomik ve stratejik rekabette belli bir seviyenin tutturulmasının hem elzem hem de kaçınılmaz olduğunu, ancak bunun da açık kurallarla sınırlandırılması gerektiğini unutmamalı.”
Pekin'in güç kazanması hayra alamet değil
Trump'ın Çin politikası, Pekin için açık çek mahiyetinde, diye yazıyor Le Temps'te:
“Donald Trump, Xi Jinping'e hemen hemen hiç direnç göstermemekle kalmayacak, aynı zamanda, selefi Obama'nın zorlu müzakerelerle hayata geçirdiği Transatlantik Serbest Ticaret Anlaşmasını zora sokarak ve Paris İklim Sözleşmesi'nden çekilme sözü vererek Pekin'in önünü açacak. İnsan hakları mı? Artık esamesi bile okunmayacak. Xi Jinping, milyarlarca Dolar tutarında yatırım vaatlerini ev sahibine gümüş tepside sunacak ve bu sayede mahçup olmamasını sağlayacak. Gerçek şu ki, büyük şeyler talep etmeyen Çin, Donald Trump kısa sürede aklını başına toplamadığı zaman, ABD'yi oyun dışı bırakabilir. Pekin'in gücünü dengeleyen bir kuvvetin olmaması, sadece Çin'in komşuları için değil, Çin halkının kendisi için de kötü havadis. Amerika'nın geri çekilmesi Pekin diktasını ancak daha da güçlendirebilir.”
Pyongyang'a boş tehditler
ABD başkanı Trump Çin Devlet Başkanı Xi'le buluşması arifesinde Financial Times'a şu açıklamayı yaptı: 'Çin Kuzey Kore sorununu çözmezse biz çözeriz.' Asya uzmanı Anglo-Hollandalı gazeteci Ian Buruma La Repubblica'daki yazısında, Trump'ın açıklamasını boş sözler olarak değerlendiriyor:
“Washington'un boş tehditleri hiç etkili olmadıkları gibi Kuzey Kore diktatörünün işine yarıyor. ... Çünkü Kuzey Korelileri tek birleştiren şey, vahşi bir saldırı olasılığı karşısındaki korkudur. ... Müttefiki nükleer silahlarından vazgeçsin diye Çin'e baskı yapmak çok anlamsız. En iyi ihtimal, Çin'in bunların kullanılmaması için devreye girmesi olabilir. Bu konuda Çin'le işbirliği yapmak zor olmamalı, çünkü Kuzey-Doğu Asya'da herkes varolan durumun korunmasından yana. Ve Başkan Trump da varolan durumu değiştirmek üzere korkunç bir savaşa hazır olmadığına göre, Kuzey Kore nükleer silahlarından vazgeçmeyecektir.”
Trump'ın plansızlığı Xi'nin kozu
Die Presse gazetesi Xi'nin Trump'ın yanında kurt bir devlet adamı olarak yer alacağını bekliyor:
“Büyük laflar etmesine rağmen Pasifik'te ne istediğini bilmeyen ABD başkanı Trump'ın karşısına Florida'da çok iyi hazırlanmış bir Xi çıkacak. ... Trump Transpasifik Ortaklığı'ndan çekilerek Pekin'in bölgedeki hegemonik ihtiraslarına farkında olmadan olur vermiş ve ABD'nin bölgeye stratejik anlamda ulaşımını engellemişti. Pasifik Serbest Ticaret Bölgesi'nde Çin'in yer alması düşünülmüyordu. Bu arada Xi Ma-a-Lago'da uluslarası sahneye çıktığında, şaşkın Trump'ı dizginlemeye çalışan yaşlı bir kurt politikacı olarak sunacak kendini. Belki ABD'de istihdam için yatırım destekleriyle yapacak bunu. Küreselleşmiş bir dünya düzeninin temsilciliği rolüne, ticaret engellerine karşı ve iklim için savaşan birinin rolüne soyunacak. Baskıcı ... Çin'in başkanı bu rolü büyük bir keyifle Davos Dünya Ekonomi Forumu'nda da üstlenmişti.”
Avrupa süper güçlere direnmeli
Siyaset bilimci Jonathan Holslag De Morgen'deki yazısında, ABD ve Çin arasındaki olası yeni anlaşmazlıklarda yıpranmamak için Avrupa'nın kendini süper güç olarak konumlandırması gerekir, diyor:
“Avrupa süper güçlerin arasındaki yeni bir anlaşmazlığa her zamankinden çok hazırlıklı olmalı ve kendi etki alanında, mesela Hint Okyanus'un batısı ve Akdeniz arasındaki sorunlu güzergahlar boyunca vazgeçilmez olmayı sağlamalı ... Rusya'yla diyalog kurmak jeopolitik anlamda da belirleyici olacaktır. Avro-Asya'nın kalbinde Bir Çin-Rus ekseniyle karşılaşmak bizim için bir kabus olur. Rusya da Çin'le dengesiz bir ortaklıktan yana değil. Başka büyük güçlerin ihtiraslarının kurbanı olmamak için süper güç gibi düşünmeyi öğrenmek zorundayız.”