NATO zirvesi: Ukrayna'nın üyeliği halen askıda
Litvanya’nın başkenti Vilnius’ta salı günü başlayan NATO zirvesinde, Ukrayna’ya yönelik perspektifler masaya yatırıldı. Devlet Başkanı Zelenskiy’nin acil üyelik verilmesi talebini dillendirdiği konuşmasının ardından, İttifak savaşın sona ermesi ve demokratikleşmenin sağlanması gibi koşulların karşılanması halinde ve bir takvime bağlı kalınmaksızın katılım perspektifi sunulması güvencesini verdi. Yorumcular, kararın taşıdığı anlamı analiz ediyor.
Güzel ancak arkası gelmeyecek sözler
Radio Kommersant FM, Zelenskiy'nin zirveden eli boş döneceği kanaatinde:
“Ukrayna'nın ve Polonya ya da Baltık ülkeleri gibi en büyük Avrupalı destekçilerinin Vilnius'ta hayalleri suya düşecek, hiçbir mucize gerçekleşmeyecek. Bu anlamda zirvenin tarihi bir niteliği de olmayacak. Öte yandan, zirveye olan ilgi o denli büyük, beklentiler ve medyanın ilgisi o kadar yüksek ki, yine de önemli kararlar alınmış görüntüsü yaratmak gerekecek. Bunları bağlayıcı belgelere dönüştürmek mümkün değilse de en azından sözlü olarak. ... Dokunaklı sözler, dayanışma çağrıları ve tanıma söz konusu olacak. Asıl mesele ise gerçekleşmeyecek: o pek kıymetli üyelik.”
Zelenskiy açısından kayda değer bir başarı
Köşe yazarı Pierre Haski, France Inter radyo kanalında köklü bir değişim yaşandığı yorumunda bulunuyor:
“Geçtiğimiz yıl Rusya Ukrayna'yı işgal ettiğinde, Batı'da Rusya'yı sakinleştirmek için Ukrayna'nın tarafsızlaştırılmasını kabul etmeye hazır kimi sesler yükselmişti. Bugün ise böyle bir şey söz konusu değil. Savaş böylesi yaklaşımları tuz buz etti. ... Birkaç ay öncesine kadar -Emmanuel Macron'un tartışmalı tabiriyle- 'Rusya'yı küçük düşürmemeye' özen gösteren Fransa dahi 180 derece dönüş yaptı ve Ukrayna'nın neredeyse tüm taleplerini koşulsuz destekliyor. ... Tüm bunlar, Zelenskiy'nin NATO ülkelerinin uzun vadede kendi tarafında olduğuna dair güvenini güçlendiriyor. Bu az bir başarı değil.”
İsrail modeli beklentisi bir illüzyon
İzvestiya, Ukrayna'ya vaadedilen güvenlik garantilerini NATO üyeliği yoluna konmuş bir engel olarak görüyor:
“Ukrayna'nın NATO'ya tam entegrasyonu Kuzey Atlantik İttifakı için ne mümkün ne de gerekli; zira yeni riskler, tehditler, yükümlülükler ve maliyetleri beraberinde getiriyor. Ukrayna'daki pek çok siyasetçi ve uzman, Joe Biden'ın ABD'nin Ukrayna'ya İsrail'inkine benzer güvenlik garantileri verebileceği yönündeki mesajını, bir son çare çözümü olarak değerlendirdi. Fransa ve Almanya da Washington'ı bu konuda destekliyor. Ancak buradaki kötü ironi şu: İsrail'in NATO üyeliği konusunda güncel bi tartışma var mı? Yoksa eğer, neden acaba?”
Fırsat kaçırılacak gibi
Estonya merkezli ICDS dış politika düşünce kuruluşundan Tomas Jermalavicius, Eesti Päevaleht’te Ukrayna’nın bir an önce NATO’ya kabul edilmesi çağrısında bulunuyor:
“Varılacak herhangi bir uzlaşı yarım çözüm demektir ve dezavantajlar ile riskler taşıyacaktır. Ukrayna’ya üyelik savaş bitince verilirse, Rusya yenilgiyi kabul etmek yerine savaşı sonsuza kadar uzatır. En tehlikelisi de bugün verilecek vaatlerin, yarın siyasi amneziyle kolaylıkla unutulabilecek olması. Ukrayna’ya NATO üyeliği teklif edilirse, net bir mesaj verilmiş olur. Bunun altında kalınması, yalnızca ahlaki değil aynı zamanda stratejik de bir başarısızlıktır. Ama maalesef, Vilnius’ta cesur ve stratejik bakımdan ileri görüşlü davranma fırsatının yakalanması pek ihtimal dahilinde gözükmüyor.”
Kasten tercih edilen bir muğlaklık
Delfi'ye göre Batı, Rusya ile doğrudan bir askeri çatışmaya girmekten korkuyor:
“Bu husus, Ukrayna'nın NATO üyeliğine kabul edilip edilmemesi tartışmalarının merkezinde yer alıyor. Bunun 'savaş sona erdikten sonra', savaş esnasında veya tamamen farklı bir zamanda gerçekleşmesi bir şey değiştirmiyor. Böylesine açık bir taahhüt dahi, başlı başına İttifak'ın Rusya'ya karşı savaşa girme kararlılığını ortaya koyar. Dolayısıyla, NATO net bir şey söylemiyor; zira bunu istemiyor, böyle bir karardan korkuyor ve saf saf meseleyi 'hafifletebileceğini' umuyor.”
Demokratikleşme de önkoşul
Frankfurter Allgemeine Zeitung, Biden’ın makul bir yol izlediği kanısında:
“Savaş sürerken üyelik verilmesinin, NATO’yu Rusya’yla savaşmak zorunda bırakacağını ima etmekte haklı. Kimse cidden böyle bir şeye neden olmak istemez. Ukrayna’nın demokratikleşmesi gibi üyeliğe ilişkin diğer önkoşullardan söz ederken sergilediği netlik ise daha da şaşırtıcı. Ukrayna’nın katılımına ilişkin karar o denli geniş kapsamlı ki, savaş bitince ya da ateşkese varılınca Avrupa’nın siyasi ve askeri haritasının tam olarak neye benzeyeceği bilinmeden alınmamalı. Bu, Ukrayna’daki durumu olduğu kadar Rusya’daki durumu da etkiliyor.”
ABD fazla tereddütlü
Satranç efsanesi ve Putin muhalifi Garry Kasparov, La Stampa’da konuk yazar olarak kaleme aldığı makalesinde şöyle yazıyor:
“Bu hafta Vilnius’ta, Rusya Savaşa Karşı Eylem Komitesi adına bir konuşma gerçekleştireceğim. Kuzey Atlantik İttifakı’nın zirvesine, Başkan Biden’ın yanı sıra başka düzinelerce lider de katılacak. Vereceğim ilk mesajda, Ukrayna’nın NATO’ya katılmayı hak eden bir ülke olduğunu söyleyeceğim; çünkü Ukrayna, İttifak’ın 1949’da kurulmasına vesile olan savaşın aynısını veriyor. İkinci mesajımda ise Amerika oyalanırken Ukraynalıların öldüğüne değineceğim. ABD, ittifakı frenleyen bir unsura dönüşmüş durumda. Bir vakitler tereddüt eden Avrupalılar, artık Kiev’e yönelik her silah sevkıyatına itiraz eden Biden yönetiminden daha kararlı gözüküyor.”
Bu tarihsel sorumluluğu üstlenin
Le Figaro, Ukrayna’nın net bir mesaj almayı hak ettiğini belirtiyor:
“Uzun vadeli bir yükümlülük üstlenmenin ve Kiev’e karşı dayanışma, Moskova emperyalizmine karşı ise direniş mesajı göndermenin vakti geldi. ... NATO, Rusya’yla bir bahse tutuştu ve mantığını sonuna kadar kullanmazsa muhtemelen bu bahsi kaybedecek. ... Ukrayna giriş biletini hak etti; Putin her ne pahasına olursa olsun önlemeye çalıştığı bu duruma kendi sebep oldu: Geldiğimiz noktada, muğlaklıkların ardına sığınmadan bu hakikati idrak etmenin tarihsel sorumluluğunu da üstlenmeliyiz.”
İmkânsızın başarılması gerekiyor
Lidové noviny, zirvenin sonunda nelerin kayda geçebileceğini değerlendiriyor:
“Ukrayna'nın ittifaka kabul edildiği tarih mi? Veyahut kabulün savaştan sonra gerçekleşeceğine dair kesin bir taahhüt mü? Yoksa muğlak bir söz mü? Ya da o bile mi değil? ... NATO zirvesinde imkânsızın başarılması gerekiyor: Ukrayna'ya en azından bazı güvenlik garantileri nasıl verilecek ve aynı zamanda Batı'nın Rusya'yla doğrudan bir savaşa girmesi nasıl önlenecek? Alelade bir mesele değil bu.”
Ukrayna'nın istediğini alması zor
Neue Zürcher Zeitung’a yazan güvenlik politikaları uzmanı Karl-Heinz Kamp, Ukrayna’nın NATO’dan üyelik daveti alacağına katiyen inanmıyor:
“Washington ve başka pek çokları, NATO’nun -Rusya’dan sonra Avrupa’nın en büyük yüzölçümüne sahip ikinci ülkesi- Ukrayna’yı doğu sınırlarında savunmaya kalkması halinde oluşacak devasa maliyete işaret ediyor. NATO şu anda dahi Doğu’daki mevcut NATO sınırlarına yeterli sayıda daimi kuvvet yerleştirmeyi başaramıyor. İttifak içinde de Vilnius’ta Ukrayna’ya NATO’ya üyelik daveti yapılmayacağı konusunda görüş birliği var.”
ABD, AB'nin hayat sigortası olmayı sürdürüyor
ABD, Avrupa’nın güvenliği bakımından vazgeçilmezliğini koruyor, diyor Handelsblatt:
“Bonzai ordularıyla kendi başlarının çaresine bakmak zorunda kalsalardı, Avrupalılar Kremlin’in hükümdarı Vladimir Putin’in toprak ele geçirme arzularına karşı koyamazlardı. Finlandiya ve İsveç’in NATO’nun koruması altına girmeyi isteme kararı, Avrupalıların özsavunma becerileri konusundaki kuşkuların boyutunu gözler önüne seriyor. AB Antlaşması’nın 47. maddesinin 7. paragrafında belirtilen AB’nin yardım vaadi, Helsinki ve Stockholm için güven tesis etmiyor. Ciddi bir durumda işe yarayacak tek şey, ABD’nin vereceği güvenlik garantisi. ... NATO Avrupa’nın hayat sigortasıdır, ABD de NATO’nun.”
Pekin'in güç hırsına bir sınır koymak şart
La Repubblica, zirvede Çin’in de masaya yatırılması gerekeceği uyarısında bulunuyor:
“Çin Halk Cumhuriyeti’nin artan özgüvenine karşı koyacak etkin bir jeopolitik ve güvenlik doktrininin belirlenmesi görevi artık ertelenemez. Tayvan’daki demokratik Çin’e yönelik askeri tehditler, Ukrayna çatışması başlamadan hemen evvel Şi ile Putin arasında imzalanan ve asla da inkâr edilmeyen ‘sınır tanımayan ittifak’, ... Güney Çin Denizi’nin büyük bölümünün hukuka aykırı işgali, ... Çin, Rusya ve İran arasında enerji, teknoloji ve ordu alanlarında gitgide büyüyen işbirliği - Pekin’in yeni küresel meydan okumasını karakterize eden unsurlar bunlar.”
Net bir karar çıkmalı
Kauno diena, çıkacak kararın NATO’nun vaziyetine dair çok şey söyleyeceğini yazıyor:
“Üyelik mevzubahis olunca, daha ziyade salt askeri unsurlara odaklanılıyor ve demokrasinin hali ile hukukun üstünlüğüne riayet gibi meseleler göz ardı ediliyor. ... Ortakların Ukrayna konusunda alacakları karar, Rus liderliğince ayaklar altında çiğnenen uluslararası hukukun kendileri için hâlâ bir önem teşkil edip etmediğini gösterecek. ... İttifak, hem de Vilnius’ta muğlak ve yoruma açık bir karar alırsa, Kremlin çetesine hediye verilmiş olur. Bilhassa da eski Sovyet coğrafyasında dahi çökeli yıllar olmuş Varşova Paktı’nın pis kokusu, Batı ittifakının iradesini felce uğratırken.”
Prag elinden geleni yapmalı
Ukrayna Devlet Başkanı Zelenskiy, ülkesinin NATO planlarını anlatmak üzere çıktığı Avrupa turu kapsamında Prag'a da uğradı. Lidové noviny bazı önerilerde bulunuyor:
“Kuzey Atlantik İttifakı'na üyelik, Kiev'e 2008'den beri vaat ediliyor. Ancak, mevcut savaş bitmeden ülkenin katılımı gerçekleşmeyecek ve kim bilir savaş daha ne kadar sürecek. İttifakın toprak anlaşmazlığı yaşayan ya da savaşta bulunan üyesi hiç olmadı denemez. Nükleer bir güçle çatışmak ise bambaşka bir şey. Bu işe karışmak akıllıca değil. Peki ya savaştan sonra? Rusya saldırganlığını sürdürür ve gücünü de korursa, bu bir sorun teşkil edecektir. Öte yandan Kiev, en azından NATO ülkelerinden münferit güvenlik garantileri almalı. Çekya da bunu desteklemeli.”
İsveç'e fiili üyelik de uyar
Dagens Nyheter, İsveç Türkiye'nin sürdürdüğü engelleme karşısında rahat olmalı, diyor:
“Türkiye'nin iadelerin gerçekleştirilmesi ve Kuran yakmanın yasaklanması gibi taleplerinin karşılanması mümkün değil. Üstelik, diğer NATO üyesi devletlerin bizden beklentisi de bu değil. Hiç kimse, Erdoğan'ın potansiyel üyelere veyahut ittifakın tamamına şantaj yaptığı bir durumla karşı karşıya kalmak istemiyor. ... Önümüzdeki hafta durum hâlâ netleşmemiş olursa, hükümet savunma ittifakına mümkün olan en derin askeri entegrasyonu gerçekleştirmek ve resmen üye olana kadar, fiilen üye muamelesi görmemizi sağlamak için tüm enerjisini harcamalı. Bu hem bizim hem de NATO'nun çıkarına.”
Putin'e güçlü bir mesaj verin
Erdoğan’a kulak asılmamasını isteyen Politiken de komşusunu her ne pahasına olursa olsun NATO’da görmek istiyor:
“NATO’lu liderlerin derdi, Rusya’ya karşı cepheyi güçlendirmek. Bu yüzden de [Kuran yakma sebebiyle] Ortadoğu’da yükselen öfkeye ya da Erdoğan’ın somut taleplerine boyun eğecekleri yok. Aksi takdirde, NATO ülkeleri despotların vetosunu ve şantajcıların yöntemini kabul etmiş olur; oysa savunma ittifakı tam da bunlarla mücadele etmek için kurulmuştu. ... Dolayısıyla bugün Putin’e verilecek en güçlü yanıt, birlikteliği güçlendirmektir. Ve bunun, Litvanyalıların 1990 yılında özgürlüklerini ilan ettikleri Vilnius’taki eski Sovyet topraklarında gerçekleşmesi kadar güzel bir sembol olamaz.”
Tek gerçek güvenlik garantisi üyelik
Eesti Päevaleht ihtiyatlı bir iyimserliğe sahip:
“Ukrayna'nın üyelik başvurusunun en çetin mesele olduğu açık. Beklenen, somut bir katılım gündeminin oluşması. Yani, Ukrayna'nın nasıl ve hangi koşullar altında ittifaka üye olabileceği sorusuna bir yanıt verilmesi. ... Ukrayna eli boş döndürülmeyecektir. Üye devletler, Ukrayna'ya yardım etmek ve güvenliğini güçlendirmek için hep birlikte bir dizi pratik adım atıyor. Başta Başbakan Kaja Kallas olmak üzere zirveye katılan Estonyalı temsilciler, aylardır şunu söylüyor: Güvenliğin gerçek garantisi NATO'dur.”
Koşullara dikkat
Ukrayinska Pravda’da tüm editörlerin katkısıyla yayınlanan başyazıda, Ukrayna’nın bir an önce üye kabul edilmesi çağrısında bulunuluyor:
“Beyaz Saray geçtiğimiz yıl, Ukrayna’ya 'gerektiği sürece' yardım edeceği sözünü tekrarlayıp durmaya başlamıştı. ... Ancak, bu formülasyondaki 'gerektiği' sözünün bir diğer anlamının da ‘yavaş’ olduğu anlaşıldı. ... NATO’nun Ukrayna’ya üyelik davetini, ABD’nin silah sevkıyatını ertelemesiyle aynı kesinlikte erteleyebileceğini düşünmek büyük bir yanlış olur. ... Ukrayna, belirli bir güvenlik seviyesini sağlamadan NATO’ya üyelik daveti alamayacaksa, Rusya da bu koşulların karşılanmaması için elinden geleni yapacaktır.”
Lütfen bu işi hızlandırın
The Times, zaman baskısının Ukrayna’nın üyeliği meselesine ivme kazandırmasını ümit ediyor:
“NATO’nun bunun için en fazla bir yılı var. Yalnızca 2024’te 75. kuruluş yıldönümünü hak ettiği görkemle kutlamak istediği için değil, aynı zamanda önümüzdeki yıl Washington’da gerçekleştirilecek zirve, Donald Trump muhtemelen Beyaz Saray’a dönmeden önce Joe Biden’ın son partisi olacağı için. Bu gerçekleşirse, Ukrayna’nın artık Batı’nın halen büyük düzeyde seyreden askeri yardımına bel bağlaması zor gözüküyor. ... Dolayısıyla, Vilnius’daki zirve salt bir kendine methiyeler düzme etkinliğinin ötesine geçmeli ve Ukrayna’nın NATO üyeliğine bir ivme kazandırmalıdır.”
Arzu edilen birlik görüntüsü yok
Der Tagesspiegel, çok da uyumlu bir zirve gerçekleşmesini beklemiyor:
“Türkiye aylardır İsveç’in katılımını engelliyor, hem de NATO’yla hiçbir alakası olmayan bahanelerle. ... İttifak, Ukrayna’ya neler sunmak istediğine dair de bir uzlaşıya varabilmiş değil. Ülkenin güvenlik garantilerine ihtiyacı olduğu hususunda fikir birliği var. Ama bu bir üyelik davetine dönüşmüyor. ... Sonunda hangi en ufak ortak paydada buluşulursa buluşulsun: NATO’nun yeni genel sekreterinin kim olacağı konusunda çabucak uzlaşılmasının [Jens Stoltenberg'in görev süresi bir yıl uzatılmıştı] verdiği güçlü birlik işaretini, muhtemelen NATO’nun Avrupa’daki savaş meselesinde arzu edilen birliğe varamadığı izlenimi takip edecektir.”
Ukrayna gerçek bir kazanım olur
Verslo žinios, Ukrayna'nın üyeliğine şüpheyle yaklaşanlara şöyle sesleniyor:
“Kimi Batılı ülkeler, Putin ve Rusya'nın oluşturduğu tehdidi belli ki doğru tahlil edemeyerek, Ukrayna'nın savaş sona erdikten sonra NATO üyesi olmasını kabul etmeye yanaşmıyor. ... Ukrayna güzel sözler, muğlak vaatler, hiçbir yere varmayan 'şöyle olursa böyle olur' gibi varsayımsal yaklaşımlar değil, somut kararlar alınmasını bekliyor. NATO, katılıma dair gerçekçi bir takvim sunarak asıl gücünü ve birliğini ortaya koyabilir. ... Üstelik ittifak, modern Batı teknolojisiyle donatılmış, cesur ve savaşmaya hazır bir ordu da kazanmış olur. NATO'nun 33. üyesi, doğudaki komşusunun yağmacı hırslarına karşı birliğin güvenilir bir karakolu haline gelir.”