2024 Avrupa Parlamentosu seçimleri

  19 yorum

AB devlet ve hükümet liderleri, en yüksek makamlara getirilecek isimler konusunda resmen anlaşmaya vardı: Almanya'dan Ursula von der Leyen (EPP) Komisyon Başkanlığı görevini sürdürecek, Portekiz'den António Costa (S&D) AB Konseyi Başkanı olacak ve Estonya'dan Kaja Kallas da (Renew Europe) AB Dış İlişkiler Yüksek Temsilciliği koltuğuna oturacak. Yorumcular kararı çeşitli açılardan irdeliyor.

AB ülkelerinin perşembe günü yapılacak zirvede Komisyon Başkanlığı için bir isim üzerinde anlaşıp anlaşamayacakları belirsizliğini koruyor. Yeni seçilen Avrupa Parlamentosu'nda da siyasi grupların oluşturulması için zaman baskısı var. Ertesi gün yapılacak kurucu toplantıda tanınmaları için isim listelerinin 15 Temmuz'a kadar hazır edilmesi gerekiyor. Avrupa basını her düzeyde süren müzakereleri yakından takip ediyor.

Eski Çekya Başbakanı Andrej Babiš, ANO hareketinin Avrupa Parlamentosu’ndaki liberal Renew grubundan ayrıldığını duyurdu. Gerekçe olarak da Yeşil Anlaşma ve göç meselelerindeki fikir ayrılıklarını gösterdi. Basında ve sosyal medyada, Babiš’in Orbán’ın halihazırda grubu bulunmayan Fidesz ve Fico’nun Smer partileriyle parlamentoda yeni bir egemenlikçi grup kurup kuramayacağı konuşuluyor.

Pazartesi günü düzenlenen özel zirvede, AB’nin üst düzey makamlarına kimlerin atanacağı konusunda uzlaşıya varılamadı. Basında çıkan haberlere göre, Avrupa Komisyonu Başkanı Von der Leyen’in bu görevi ikinci kez üstlenmesine yönelik nispeten güçlü bir destek var. AB Konseyi Başkanlığı ve Dış İlişkiler Yüksek Temsilciliği makamları için de masada bazı isimler olsa da karar ay sonuna ertelendi.

Ursula von der Leyen’in Avrupa Halk Partisi (EPP), Avrupa Parlamentosu seçimlerinden yine en güçlü parti olarak çıktı. Yaşadıkları sandalye kayıplarına rağmen, önceki dönem ortakları sosyal demokratlar ve liberallerle birlikte parlamento çoğunluğunu hâlâ elinde bulunduruyor. Öte yandan Avrupa basını, Von der Leyen’in ikinci kez Avrupa Komisyon Başkanlığı biletini almasının hiç de garanti olmadığına vurgu yapıyor.

Avrupa Parlamentosu seçimleri resmi sonuçları henüz kesinleşmedi ancak genel eğilim netlik kazandı: Liberaller, yeşiller, sosyal demokratlar ve sol kaybederken, muhafazakârlar, sağ popülistler ve aşırı sağcılar güçlerini artırdı. Dolayısıyla, Strazburg’daki güçler dengesi de belirgin bir şekilde sağa kaydı. Bu değişimin gerçek önemine ve ne anlam ifade ettiğine dair Avrupa basınında farklı değerlendirmeler var.

Oyların sayımı sürerken, Avrupa Parlamentosu seçimlerinin kazananları ve kaybedenleri belirmeye başladı: Muhafazakâr EPP ile aşırı sağcı ECR ve ID grupları tek haneli sayılarda sandalye kazanırken, Yeşiller ve Liberaller çift haneli sayılarda sandalye kaybına uğradı. Yorumcular daha ziyade Paris ve Berlin’deki iktidar partilerinin zayıflamasıyla meşgul.

Avrupa Birliği yurttaşları, pazar gününe kadar önümüzdeki beş yıl boyunca ülkelerini Avrupa Parlamentosu’nda temsil edecek 720 yeni milletvekilini seçmek için sandık başına gidiyor. Aşırı sağcı ID (Kimlik ve Demokrasi) ve ECR (Avrupa Muhafazakârlar ve Reformcular) gruplarına bağlı partilerin seçimden güçlenerek çıkması bekleniyor. Yorumcular, AB’nin seçim sonrasında nasıl bir siyasi çehreye sahip olacağını değerlendiriyor.

Bu perşembe günü, Hollanda’daki oy verme merkezlerinin açılmasıyla Avrupa Parlamentosu seçimleri başladı. Çekler ve İrlandalılar sandığa cuma günü gidecek. Onları cumartesi günü İtalya, Letonya, Slovakya ve Malta, büyük seçim günü olan pazar ise geri kalan ülkeler izleyecek. Avrupa Parlamentosu milletvekillerinden ve seçimden ne denli farklı beklentiler olduğunu görmek için Avrupa basınındaki köşe yazılarına göz atmak yetiyor.

Macaristan Başbakanı Viktor Orbán'ın Fidesz partisinin Avrupa Parlamentosu seçimlerinde yürütttüğü kampanyanın odağında Ukrayna'daki savaş var: Avrupa ülkelerinin çoğunluğu savaştan yanayken, Macaristan hükümeti barışı savunuyor ve Batı'ya silah tedarikini durdurma çağrısında bulunarak, savaşın derhal sona erdirilmesini istiyor. Ülkedeki muhalif basın, bu stratejiyi irdeliyor.

Ayrılığın emareleri bir süredir mevcuttu ve sonunda perşembe günü AfD, Avrupa Parlamentosu’ndaki Kimlik ve Demokrasi grubundan atıldı. Kopuşu hızlandıran, Le Pen’in Fransız Rassemblement National ve Salvini’nin İtalyan Lega partileri oldu. Sebebi de Avrupa Parlamentosu seçimlerinde AfD’nin listebaşı adayı Maximilian Krah’ın SS birlikleri hakkındaki sözleriydi. Peki Avrupa sağını şimdi ne bekliyor?

SPD’nin Avrupa Parlamentosu seçimlerinde Saksonya’daki liste başı adayı Matthias Ecke, uğradığı ağır saldırının üzerinden dört gün geçmişken hâlâ hastanede tedavi görüyor. 41 yaşındaki siyasetçi, cuma akşamı seçim afişi asarken dört kişinin saldırısına uğramış ve ameliyata alınmıştı. Gelen bilgilere göre başka partiler de seçim kampanyası esnasında şiddet ve göz korkutma eylemlerine maruz kalıyor. Peki bu gidişatı nasıl değerlendirmek gerekir?

AB yurttaşları, 6-9 Haziran tarihleri arasında yeni bir Avrupa Parlamentosu seçecek. Resmi seçim bilgilendirme metinlerinde anıldığı şekliyle “dünyanın doğrudan seçilen tek uluslarüstü parlamentosu”, AB’de “yaşamın her alanını” ilgilendiren yasalar çıkaracak. Köşe yazılarında da görüleceği üzere, Avrupa basını seçimlerin taşıdığı önemin gayet farkında.

Emmanuel Macron, 2017’de Sorbonne’da gerçekleştirdiği konuşmadan yedi ve 2019’da Avrupa Parlamentosu seçimleri vesilesiyle yayınladığı Avrupa’da yeni bir başlangıç tezlerinden beş yıl sonra, perşembe günü Paris’teki üniversitede yeniden konuştu. Güvenlik ve ekonomi politikalarında doğru kararlar alamaması halinde Avrupa’nın ölebileceğini söyledi. Yorumcular, Macron’un sözlerini eleştirel bir bakış açısıyla değerlendiriyor.

Avrupa Parlamentosu’nun yeni üyelerinin belirleneceği haziran ayındaki seçimin akabinde, Avrupa Komisyonu Başkanı’nın kim olacağına da karar verilecek. Bunun için devlet ve hükümet başkanlarının uzlaşması, Parlamento’nun da onay vermesi gerekecek. Avrupa basınına göre, Avrupa Halk Partisi Parlamento’daki en güçlü grup olmaya sürdürse dahi Ursula von der Leyen’in görevi yeniden üstlenmesine kesin gözüyle bakmak zor.

Eurobarometer anketine göre, yurttaşların yüzde 81’i mevcut jeopolitik koşullar karşısında sandığa gitmenin daha fazla önem kazandığına inanıyor. Katılımcıların yüzde 60’ı, yaklaşan Avrupa Parlamentosu seçimlerinde oy vermeyi düşünüyor. Bu oran, Mayıs 2019’daki son seçimin arifesine kıyasla yüzde 11 daha yüksek. Avrupa basını, seçimlere yönelik ilgideki artışı yorumluyor.