(© picture-alliance/dpa)

  Sağın yükselişi

  91 yorum

Sağ popülist FPÖ, Avusturya’daki genel seçimlerden ilk kez birinci parti çıktı. Geçici sonuçlara göre yüzde 29,2 oranında oy alan partiyi, muhafazakâr ÖVP (yüzde 26,5) ve Sosyal Demokratlar (yüzde 21,1) izledi. ÖVP ve Yeşiller’den (yüzde 8) oluşan mevcut iktidar koalisyonunun çoğunluğu yeniden sağlaması mümkün gözükmüyor. FPÖ’nün başarısının nedenlerini analiz eden Avrupa basını, muhtemel senaryolara ışık tutarken Avrupa için endişelerini de dile getiriyor.

Avusturya’da pazar günü Ulusal Konsey seçimleri yapılacak. Anketler, sağ popülist FPÖ’nün muhafazakâr ÖVP’yi geçerek seçimden birinci parti olarak çıkabileceğini gösteriyor. Yorumcular, bunun kurulacak hükümet ve ülkenin akıbeti açısından taşıdığı anlamları tartışıyor.

İlk kez aşırı sağcı PVV'den bakanların yer aldığı yeni Hollanda hükümeti pazartesi günü programını sundu. Özellikle iki husus tartışmalara yol açtı: İlki, iltica yasasının koruma talep eden daha fazla kişiyi geri çevirebilmek amacıyla acil bir düzenlemeyle kısmen askıya alınacak olması. İkincisi ise kültürel ve sportif etkinlikler ile kitaplar için KDV oranının yüzde 9'dan yüzde 21'e çıkarılmasının planlanması.

AfD’nin Saksonya ve Thüringen’deki yükselişi, diğer partileri büyük bir zorlukla karşı karşıya bıraktı. Berlin’deki koalisyon hükümetinin yaşadığı seçim fiyaskosunun ardından Avrupa basını, gözlerini aşırı sağcı ve başarılı bir partiyle başa çıkmanın yollarını bulması gereken CDU’ya çevirmiş durumda.

Saksonya ve Thüringen’deki eyalet seçimlerinin sonuçları Avrupa basınını meşgul etmeyi sürdürüyor: Thüringen’de sandıktan birinci parti çıkan AfD oyların yaklaşık üçte birini alırken, CDU ikinci sırayı elde etti. Saksonya’da ise CDU, AfD’nin hemen önünde birinci geldi. Anayasayı korumakla görevli makamlar AfD’yi her iki eyalette de aşırı sağcı hareket olarak sınıflandırıyor. Yeni kurulan BSW ise çift haneli rakamlara ulaşmayı bildi.

Pazar günü Saksonya ve Thüringen’de gerçekleştirilecek eyalet seçimleri yaklaşırken, Avrupa basını gelişmeleri takip etmeyi sürdürüyor. Yorumcular, Federal Anayasa Koruma Teşkilatı (BfV) tarafından şüpheli aşırı sağcı vaka olarak sınıflandırılan AfD’nin anketlerdeki yüksek oy oranının yanı sıra yeni Sahra Wagenknecht İttifakı’nı (BSW) da mercek altına alıyor. Köşe yazılarında, seçim sonrasında daha karmaşık bir hal alması beklenen koalisyon müzakerelerine yönelik öneriler de var.

Büyük Britanya’daki aşırı sağcı ayaklanmalar hafta sonu da devam etti. Yaşananlar, 17 yaşındaki bir gencin Southport’ta üç kız çocuğunu öldürdüğü iddiasıyla tetiklenmiş, failin Müslüman bir sığınmacı olduğuna dair dezenformasyonlarla da iyice körüklenmişti. Polis çarşamba günü daha fazla olay yaşanmasını bekliyordu, ancak bunun yerine farklı şehirlerde binlerce kişi ırkçılığa ve şiddete karşı gösteriler düzenledi.

Hollanda’da sağ popülist PVV, muhafazakâr VVD, merkezci NSC ve protesto partisi BBB’den müteşekkil dörtlü koalisyonun kurduğu yeni sağcı hükümet, salı günü yemin ederek göreve başladı. Hükümetin başı, partisiz eski devlet görevlisi Dick Schoof oldu. Bakanlık makamlarına da ilk kez sağ popülistler oturdu. Yorumcuların beklentileri iyi yönde değil.

Sağ popülist Rassemblement National (RN) ve müttefikleri, Fransa'daki genel seçimlerin ilk turundan en güçlü parti olarak çıktı. Pazar günü yapılacak ikinci tur seçim öncesinde, ikinci sıradaki sol ittifak Nouveau Front Populaire (NFP) ve üçüncü sıradaki Macron kampı, RN karşısında birbirlerinin şansını arttırmak için 200 adayı geri çekti.

Fransa’daki genel seçimlerin ilk turundan sağ popülist Rassemblement National’in (RN) zaferle çıkmasının ardından, Avrupalı yorumcular sonucun ülke dışında doğurabileceği sonuçları tartışıyor. AB’nin temel değerleri ve usulleri tehlikede mi? Ortak ekonomi politikası, Batıcılık ve Ukrayna’ya destek sorgulanmaya mı başlanacak?

Fransa’da genel seçimin ilk turu pazar günü yapılacak. Cumhurbaşkanı Macron, partisinin büyük kayıplarla çıktığı ve sağcı milliyetçi Rassemblement National (RN) partisinin önde tamamladığı Avrupa Parlamentosu seçimlerinin ardından Ulusal Meclisi feshetmişti. Ortanın solunda, Nouveau Front populaire (NFP) seçim ittifakı yarışacak. Avrupa basını, Fransa’daki gelişmeleri mercek altına alıyor.

Hollanda'da Başbakan Dick Schoof liderliğindeki dört partili yeni koalisyonun bakanlar kabinesi kesinleşti. Geert Wilders'in sağ popülist partisi PVV'nin adayları ve özellikle aşırı sağcı söylemleriyle tanınan Marjolein Faber'in Göç Bakanı yapılması tartışma yarattı. Peki yeni hükümetin başarı şansı var mı?

Avrupa Parlamentosu seçimlerinden büyük zaferle çıkan sağcı milliyetçi Rassemblement National’i (RN) erken genel seçimlerde yenilgiye uğratmak isteyen ortanın solundaki partiler, Fransa’da geniş bir ittifak kurdu. Nouveau Front populaire’in öncelikli vaatleri arasında emeklilik yaşını düşürmek ve asgari ücreti artırmak var. Yorumcular bölünmüş durumda.

Sağcı milliyetçi Rassemblement National’in (RN) Avrupa Parlamentosu seçimlerindeki büyük zaferinin ardından Fransa çalkantıda. Cumhurbaşkanı Macron, pazar akşamı Ulusal Meclis’i feshederek 30 Haziran ve 7 Temmuz’da erken seçim ilan etmişti. Çarşamba günü ise muhafazakâr Les Républicains (LR), RN ile işbirliğine gitmek istediğini açıklayan parti liderleri Eric Ciotti ile yollarını ayırdıklarını duyurdu.

Ayrılığın emareleri bir süredir mevcuttu ve sonunda perşembe günü AfD, Avrupa Parlamentosu’ndaki Kimlik ve Demokrasi grubundan atıldı. Kopuşu hızlandıran, Le Pen’in Fransız Rassemblement National ve Salvini’nin İtalyan Lega partileri oldu. Sebebi de Avrupa Parlamentosu seçimlerinde AfD’nin listebaşı adayı Maximilian Krah’ın SS birlikleri hakkındaki sözleriydi. Peki Avrupa sağını şimdi ne bekliyor?

Bu hafta sonu Madrid’de, ev sahibi Vox’un deyimiyle “aşırı sağcı enternasyonal” toplandı. Katılanlar arasında eski Polonya Başbakanı Morawiecki, Marine Le Pen, Arjantin Devlet Başkanı Milei, Chega lideri André Ventura, Giorgia Meloni (telekonferans aracılığıyla) ve İsrailli bakan Amichai Chikli vardı. Peki onları birleştiren neydi ve kurduklarını iddia ettikleri bu hareket nasıl bir ağırlık taşıyor?

Dört partili yeni sağ koalisyon, Hollanda’da “bugüne kadarki en sert iltica yasasını” yürürlüğe koyma niyetinde. Hükümet programı, çiftçilere yönelik çevre koruma düzenlemelerinin de yumuşatılmasını öngörüyor. Sağ popülist PVV lideri Geert Wilders, koalisyon anlaşmasının ülkede çok şeyin değişeceğini gösterdiğini söyledi. Yorumcular, bunun ülke sınırlarının ötesine uzanan etkilerini tartışıyor.

Kuzey Ren-Vestfalya Yüksek İdare Mahkemesi de Alternative für Deutschland (AfD) partisini aşırı sağcı şüpheli vaka olarak sınıflandırdı. Böylece, alt mahkemenin kararı onaylanmış oldu. Söz konusu karar, Federal Anayasa Koruma Teşkilatı'nın AfD'yi Almanya genelinde izlemek için istihbarat servisi kaynaklarını kullanmaya devam etmesine olanak sağlıyor. Mahkemenin kararı, henüz nihai olmasa da partinin yasaklanmasına ilişkin tartışmaları yeniden alevlendirdi.

9 Haziran'daki Avrupa Parlamentosu seçimlerine yaklaşık bir hafta kalmışken, anketler ID (Kimlik ve Demokrasi) grubuna bağlı sağ popülist ve aşırı sağcı partilerin oylarında önemli bir artış yaşanabileceğine işaret ediyor: Fratelli d'Italia'nın da dahil olduğu ECR (Avrupa Muhafazakârlar ve Reformcular) grubu ile birlikte sandalyelerin beşte birinden fazlasına sahip olabilirler. Yorumcular olası sonuçları irdeliyor.

Hollandalı sağ popülist siyasetçi Geert Wilders, başbakanlık talebinden vazgeçtiğini duyurdu. Wilders böylelikle, sağcı bir koalisyonun ve göçün azaltılmasını savunan bir politikanın önünü açmak istiyor. Wilders'in PVV'si, muhafazakâr-liberal VVD, çiftçi partisi BBB ve merkezci NSC şimdi örneğin dışarıdan uzmanların oluşturacağı "parlamento dışı bir kabine" olasılığı üzerine müzakere etmeyi düşünüyor. Peki bu ne anlama geliyor?

Portekiz’deki erken genel seçimleri, 2015’ten beri iktidarda olan Sosyalistleri (PS) az farkla geçen merkez sağ ittifak Aliança Democrática (AD) kazandı. Ancak bu sonuç, sağ popülist Chega’nın oy oranını iki kattan fazla artırarak yüzde 18’e çıkarması ve parlamentodaki sandalye sayısını da dörde katlaması dolayısıyla çoğunluğu yakalamaya yetmiyor. Avrupa basını da Chega’nın güçlenmesini yorumlamakla meşgul.

Geert Wilders’in sağ popülist PVV’sinin seçimleri kazanmasının üzerinden on hafta geçtikten sonra merkezci NSC partisi, PVV Çiftçi Yurttaş Hareketi (BBB) ve görevinden ayrılan Başbakan Mark Rutte’nin sağ liberal VVD’si ile yürütülen koalisyon görüşmelerinden çekildi. Fakat NSC lideri Pieter Omtzigt, diğer müzakere ortaklarından müteşekkil bir azınlık hükümeti kurma fikrine sıcak bakıyor. Peki bundan sonra ne olacak?

Almanya’da kitlesel sınır dışı planlarının tetiklediği kargaşayla birlikte, AfD’nin yasaklanması tartışmaları da yeniden ivme kazandı. Hafta sonu, ülke genelinde yüz binlerce kişi aşırı sağa, bazı yerlerde de açıkça AfD'ye karşı sokaklara döküldü. Anketler, yüzde 10 (Saarland) ila yüzde 34 (Saksonya) arasındaki bir seçmen kesiminin AfD’ye oy vereceğini gösteriyor. Avrupa basını yine de yasaklama seçeneğine büyük şüpheyle yaklaşıyor.

Portekiz'de sağ popülist Chega partisi, yaklaşan seçim kampanyasına hazırlanmak üzere hafta sonu bir parti konferansı düzenledi. Anketlere göre parti, 10 Mart'ta yapılacak erken genel seçimlerde yaklaşık %15 düzeyinde oy alabilir. Portekiz medyası, bu sağcı partinin popülaritesindeki artışın sebeplerini ve muhtemel sonuçlarını değerlendiriyor.

Araştırmacı gazetecilik ağı Correctiv tarafından yapılan araştırmaya göre AfD'li politikacılar, aşırı sağcılar, zengin iş insanları ve diğer katılımcılar kasım ayında Potsdam yakınlarında bulunan bir otelde bir araya gelerek göçmenlik geçmişi olan milyonlarca insanı sınır dışı etme planlarını görüştüler. Avrupa basını öfkeli olsa da aşırı sağa karşı gerçekleştirilen büyük çaplı gösterilerden umutlu.

Hollanda'da parlamentonun alt kanadı "Tweede Kamer" yemin ederken, hükümetin hangi partilerden oluşacağı sorusu belirsizliğini hâlâ koruyor. Seçimlerin galibi Wilders ve radikal sağcı partisi PVV, henüz gerekli desteği bulamasa da koalisyon ortağı arayışını sürdürüyor. Yorumculara parlamento bileşimi konusunda tedirginlik hâkim.

Sağ popülist Geert Wilders ve partisi PVV’nin seçimi kazanmasının ardından Hollanda’da yeni hükümeti kimin kuracağı belirsizliğini koruyor. Wilders, eski iktidar partisi sağ liberal VVD ve merkez parti NSC’den ret yanıtı aldı. Sağ popülistlerin başarısını genel bir eğilimin devamı olarak gören Avrupa basını, bunun nedenlerini ve sonuçlarını irdeliyor.

Hollanda'da bugün gerçekleşen parlamento seçimleri başa baş geçiyor: Son anketlere göre Geert Wilders'in İslam karşıtı sağ popülist partisi PVV önde giderken, onun hemen ardından bugüne kadarki iktidar partisi sağ liberal VVD ve AB'nin eski ağır topu Frans Timmermans liderliğindeki kırmızı-yeşil seçim ittifakı GL-PvdA geliyor. Yorumcular her şeyden önce bir sağa kayma ihtimalinden endişe duyuyor.

Federal Anayasayı Koruma Teşkilatı tarafından aşırı sağcı niyetleri olduğundan şüphelenilen vaka olarak listelenen AfD, Almanya’nın Bavyera ve Hessen eyaletlerinde pazar günü gerçekleştirilen seçimlerde yüksek bir oy oranına ulaştı. Bavyeralılar partiyi CSU ve Hür Seçmenler’in ardından üçüncü, Hessenliler ise CDU’nun ardından ikinci sıraya yerleştirdi. Yorumcular, bunun Federal Hükümet için ne anlam ifade ettiği sorusuna yanıt arıyor.

İspanya’daki aşırı sağcı Vox partisinin kurucularından ve parlamentodaki grup sözcüsü Iván Espinosa de los Monteros, siyaseti bıraktığını açıkladı. Vox, 23 Temmuz seçimlerinde beklenenin çok altında bir performans sergilemiş ve 19 sandalye kaybetmişti. Monteros’un ayrılmasıyla, partideki ılımlı isimlerden biri eksilmiş oldu. Peki bu gelişme Vox ve İspanya siyaseti için ne anlama geliyor?

AfD, hafta sonu toplanan kongresinde 2024 Avrupa Parlamentosu için liste başı adaylarını belirledi. Partinin aşırı sağ kanadını temsil eden AP Milletvekili Maximilian Krah, liste başı aday seçildi. Federal Anayasayı Koruma Dairesi Başkanı Thomas Haldenwang, anayasa karşıtı hareketlerin güçlendiği uyarısında bulundu. Ilımlı kanadın zayıfladığını düşünen yorumcular durumu irdeliyor.

Bazıları ülkelerinin AB'den ayrılmasını da savunan sağ popülist hareketlerin oy oranları pek çok üye ülkede yükselişte. Örneğin Polonya'da, Konfederacja partisi sonbaharda yapılacak parlamento seçimlerinden sonra meclisteki en küçük partiden üçüncü en büyük güce dönüşebilir. Avrupa basını, bu eğilimin neden kaynaklandığını ve bununla nasıl başa çıkılması gerektiğini tartışmaya devam ediyor.

Anketler, İspanya’da pazar günü yapılacak parlamento seçimlerinden sonra hükümetin değişebileceğini söylüyor. Muhalefet lideri Alberto Núñez Feijóo’nun liderliğindeki muhafazakâr Partido Popular (PP) seçimden birinci çıkarsa, sağ popülist Vox’un desteğiyle sosyalist Başbakan Pedro Sánchez ve sol koalisyonunu iktidardan indirebilir. Yorumcular, bu olası sağa kayışın doğurabileceği etkileri tartışıyor.

Sağ popülist Finler partisinden Ekonomi Bakanı Vilhelm Junnila hakkında, geçmişte aşırı sağcılarla olan ilişkileri ve Nazi “şakaları” dolayısıyla çarşamba günü güven oylaması yapıldı. Yeni hükümetteki koalisyon ortaklarından İsveç Halk Partisi’nin destek sunmamasına rağmen, Junnila kıl payı farkla güvenoyu aldı. Ancak ülke basını için artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.

Pazar günleri yayınlanan Journal du dimanche (JDD) gazetesinin çalışanları, yeni genel yayın yönetmenleri ve Valeurs actuelles dergisinin eski baş editörü aşırı sağcı Geoffroy Lejeune’i protesto etmek için greve gidiyor. Görevlendirme Lagardère yayınevinin, sahip olduğu medya kuruluşları üzerinden sağ ve aşırı sağ polemiklerin sözcülüğünü yapmasıyla tanınan Vincent Bolloré’ye ait Vivendi medya holdingince devralınmasının ardından gelmişti.

Thüringen eyaletine bağlı Sonneberg’deki kaymakamlık seçimlerinin ikinci turunu, Federal Anayasa Koruma Teşkilatı’nın 2022’deki raporunda "şüpheli vaka" olarak sınıflandırılan AfD’den Robert Sesselmann kazandı. Böylece AfD, ilk kez bu kadar üst düzey bir yerel makam elde etmiş oldu. Sesselmann oyların yüzde 52,8’ini alırken, SPD, Sol Parti, Yeşiller ve FDP’nin desteklediği CDU’lu Jürgen Köpper yüzde 47,2’de kaldı. Avrupa basını konuyu yakından takip ediyor.

Muhafazakâr Ulusal Koalisyon Partisi, sağ popülist Finler, İsveç Halk Partisi (RKP) ve Hıristiyan Demokratlardan (KD) müteşekkil yeni koalisyonun hükümet programı açıklandı: Koalisyon ortakları, kamu harcamalarını altı milyar avro düşürmek ve dolayısıyla borçları azaltmak için sosyal yardımlarda kesintiye gitmeyi ve göç politikasını katılaştırmayı planlıyor. Peki bu hesap tutar mı?

Mayıs ayında gerçekleştirilen bölgesel ve yerel seçimlerin ardından muhafazakâr Partido Popular (PP), aşırı sağcı Vox partisiyle çeşitli bölge ve belediyelerde hükümet kurmak üzere müzakerelere başladı. Valencia Özerk Bölgesi'nde, Vox'un üç bakanlığı üstlenmesinin beklendiği bir koalisyon üzerinde anlaşmaya varıldı. Yorumcular bu gelişmeyi, yaklaşan parlamento seçimleri bağlamında farklı açılardan değerlendiriyor.

İspanya’da 28 Mayıs’ta yapılan yerel ve bölgesel seçimleri, oyların yüzde 31,5’ini alan muhafazakâr PP kazandı. Başbakan Pedro Sánchez liderliğindeki Sosyalistler yüzde 28,2 oyla ikinci, aşırı sağcı Vox ise üçüncü oldu. Sol partilerin büyük oy kaybı yaşamasının ardından Sánchez, parlamento seçimlerinin aralık ayından 23 Temmuz’a çekildiğini duyurdu. Basın, İspanya’daki partiler sisteminde yaşanan dönüşümü ve Avrupa sağındaki büyük yükselişi gözlemliyor.

Anketlere göre, sağ popülist Chega partisi giderek daha fazla rağbet görüyor ve yüzde 13’e varan oranda Portekizli, André Ventura’nın partisine oy vermeyi düşünüyor. Ülke basını, liberal-muhafazakâr ana muhalefet partisi PSD’nin “cordon sanitaire” ruhuyla aşırı sağla arasına net bir mesafe koyması gerekip gerekmediğini tartışıyor.

Çarşamba günü Alman polisi, darbe planlayan Reichsbürger (İmparatorluk Vatandaşları) adlı grubun üyelerine yönelik geniş çaplı bir operasyon gerçekleştirdi. Yaklaşık 3 bin polis memurunun katılımıyla, birden fazla eyalette 150 binada arama yapıldı ve 25 şüpheli gözaltına alındı. Grubun, Almanya’daki devlet düzenini zorla ortadan kaldırmak istediği ve “gerçek bir tehlike” teşkil ettiği belirtildi.

27 yaşındaki Avrupa Parlamentosu milletvekili Jordan Bardella, Marine Le Pen'in yerine Ulusal Birlik'in (RN) lideri oldu. Sağ popülist RN'nin 50 yıllık tarihinde ilk kez, partinin liderliğini Le Pen ailesinin bir üyesi üstlenmiyor. Ancak, yorumcular yalnızca kâğıt üzerinde bir değişikliğin söz konusu olduğunu düşünüyor.

Bu cuma günü, Mussolini’nin 1922’de İtalya’da faşizmi iktidara getiren Roma’ya Yürüyüş’ünün yüzüncü yıldönümü. İtalya’nın postfaşist Giorgia Meloni yönetimindeki yeni hükümetinin göreve başlamasının üzerinden daha birkaç gün geçmişken, yorumcular İtalya ve Avrupa’daki Mussolini ruhundan geriye ne kaldığını ve bunun nedenlerini kavramaya çalışıyor.

Giorgia Meloni, İtalya'nın ilk kadın başbakanı oldu. Pazar günü kabinenin zilini selefi Mario Draghi'den devraldı ve yemin ederek görevine başladı. Meloni'nin hükümetinde, postfaşist Fratelli d'Italia'nın yanı sıra Matteo Salvini'nin sağ popülist Lega'sı ve Silvio Berlusconi'nin Forza Italia'sı bulunuyor. Yorumcular, ülkenin sağa kaymasının Avrupa için ne anlama geldiğini tartışıyor.

Muhafazakâr ve ekonomide liberal Ilımlıların lideri Ulf Kristersson, pazartesi günü İsveç’in yeni başbakanı oldu. Başında bulunduğu muhafazakâr koalisyon, eylül ayındaki seçimlerden ikinci parti olarak çıkan İsveç Demokratları (SD) ile yakın bir işbirliği geliştirmeyi planlıyor. Başta göç meselesi ve çete suçlarıyla mücadele olmak üzere çeşitli konularda yolları kesişiyor. Yorumcular endişeli.

Postfaşist Fratelli d’Italia (FdI) partisi liderliğindeki sağ ittifak, İtalya Parlamentosu’nun her iki kanadında da mutlak çoğunluğu elde etti: İçişleri Bakanlığı’nın verdiği bilgilere göre FdI, sağ popülist Lega ve muhafazakâr Forza Italia, Senato’daki 200 sandalyenin 112’sini, Temsilciler Meclisi’ndeki 400 sandalyenin ise 235’ini kazandı. Yorumcular, Avrupa ülkelerini nelerin beklediğini irdeliyor.

Sağ muhafazakâr cephe, İsveç’teki parlamento seçimlerini kıl payı farkla kazandı. Bunun üzerine, Sosyal Demokrat Başbakan Magdalena Andersson istifasını açıkladı. Hükümeti, Ilımlı Birlik Partisi Genel Başkanı Ulf Kristersson’un üstlenmesi bekleniyor. Ancak çoğunluğu elde etmesi için sağ popülist İsveç Demokratları’na ihtiyacı olacak. Yorumcular, seçim sonucunun bütün Avrupa üzerindeki etkilerini tartışıyor.

İtalya’da 25 Eylül’deki parlamento seçimlerini Giorgia Meloni liderliğindeki postfaşist Fratelli d’Italia’nın kazanma ihtimali giderek artıyor. Partisi bütün anketlerde yaklaşık yüzde 25’le önde gidiyor. Gözde adayı Enrico Letta’yla sosyal demokrat Partito Democratico’nun ise yüzde 20 ila 22 oyla ikinci sırada geldiği görülüyor, ancak Meloni’nin aksine arkasında güçlü bir seçim ittifakı bulunmuyor.

İspanya'nın en büyük bölgesi olan Castilla y León'un yeni bir hükümeti var: Muhafazakar PP ve aşırı sağcı Vox'tan oluşan koalisyon üç bakanlık, parlamento başkanlığı ve bir başkan yardımcılığı ile temsil edilecek. Vox, İspanya'da ilk kez hükümete katılmış olacak. Ülke basını bu durumu çok farklı değerlendiriyor.

İspanya’nın Castilla y León bölgesinde düzenlenen erken parlamento seçimlerinde aşırı sağcı Vox partisi önemli bir atılım gerçekleştirerek muhafazakar Halk Partisi (Partido Popular, PP) ve Sosyalistlerin (PSOE) ardından üçüncü sıraya yükseldi. Artık yerel parlamentoda bir yerine on üç koltuk Vox milletvekillerine ait olacak. Ülke basını, muhafazakarların ve aşırı sağcıların bir ittifak kurup kuramayacağı sorusunu irdeliyor.

Portekiz, 30 Ocak'taki erken seçimlerde yeni bir parlamento belirleyecek. Anket sonuçlarına göre, André Ventura başkanlığındaki popülist ve aşırı sağcı Chega, seçimlerden en güçlü üçüncü parti olarak çıkabilir. Şimdiye kadar Chega'nın parlamentoda sadece bir milletvekili vardı, o da parti başkanıydı. Ülke basını, Ventura'nın temelsiz vaatleriyle gereğinden fazla ilgi gördüğünü düşünüyor.

AB ülkelerinin önde gelen milliyetçileri ve aşırı sağcıları, Polonya'nın iktidar partisi PiS'nin davetlisi olarak Varşova'da bir araya geldi. Amaç: AB Parlamentosu'nda iki gruba ayrılan sağcılar arasında bağlantılar kurmak ve "AB'nin karakterini" değiştirme planları üzerinde çalışmak. Yorumcular bunun Avrupa için ne anlama gelebileceğini tartışıyor.

Polonya'nın bağımsızlık yıldönümü olan 11 Kasım günü her yıl on binlerce aşırı sağcı "Bağımsızlık Yürüyüşü" adı altında toplanıyor ve Varşova'da düzenlenen bu aşırı sağcı etkinlik, yorumcular tarafından hep kaygıyla izleniyor. Geçtiğimiz yıl iktidar partisi PiS yürüyüşe katılmamıştı, bu seneyse etkinliğin hamiliğini üstlendi. Kaygı uyandıran bir gelişme daha.

On altı sağcı ve aşırı sağcı parti, AB'nin reformu talebiyle ortak bir açıklama imzaladı. Söz konusu partiler Avrupa'nın "Ulusların Özgürlüğü"ne saygı göstermesi gerektiğini söylüyor ve AB Komisyonu'nu üye ülkelere kurallar dayatmakla suçluyor. Açıklamada Avrupa Parlamentosu içinde büyük bir ittifakın planlandığı da yer alıyor. Partiler halihazırda farklı siyasi grupların çatısı altında.

Aşırı sağcı Vox'un desteğiyle Madrid özerk yönetiminin başbakanı olan Halk Partisi lideri Isabel Díaz Ayuso geçtiğimiz cumartesi günü resmen göreve başladı. Köşe yazarları Ayuso'nun mayıs başında kazandığı seçimden sonra ilk açıklamasında ele aldığı programını yorumluyor ve başbakanın gözünün daha yükseklerde olduğuna dair endişelerini dile getiriyor.

Avrupa basını, Madrid bölgesel seçimlerini açık farkla kazanan Isabel Díaz Ayuso'yu (Halk Partisi/ PP) konuşuyor. Seçim kampanyası sırasında İspanya'nın Korona politikasına direnerek puan toplayan muhafazakar bölgesel başkan Ayuso, kendi partisinde aşırı sağcı Vox'la koalisyona sıcak bakan sağ kanatta yer alıyor.

Fransa'da bazıları emekli bir grup general sağcı haftalık Valeurs Actuelles dergisinde siyaseti Fransa'yı çöküşten kurtarmak için ırkçılık karşıtlığıyla, İslamcılıkla, nefretle ve banliyölerdeki 'güruhla' sert bir mücadeleye çağırdı. Aşırı sağcı Ulusal Birlik lideri Marine Le Pen eleştirilere destek çıktı. Köşe yazarları çağrıyı abesle iştigal olarak değerlendiriyor.

Slovakya Parlamentosu'nda, Marian Kotleba'nın aşırı sağcı partisi ĽSNS, "geleneksel ailenin korunması" için bir anayasa değişikliği önerisi getirdi. Öneride aynı cinsiyete sahip çiftlerin elinden her türlü çocuk yetiştirme hakkının alınması öngörülüyor. Öneri her ne kadar reddedildiyse de ĽSNS'nin iktidar cephesinden 26 milletvekilini kendi tarafına çekebilmiş olması, ülke basınını şaşkınlığa sürüklemiş.

Yolsuzluk skandalının ardından Murcia hükümetinin dağılmasıyla İspanya'nın birçok bölgesinde merkez sağ koalisyonlar sallanmaya başladı. Madrid bölgesinde yapılacak erken seçimin favorisi, görev başındaki Halkçı Partili (PP) muhafazakar Isabel Díaz Ayuso. Ayuso, aşırı sağcı Vox ile koalisyon kurabilir. Yorumcular alarm vermeye başladı.

Almanya'nın yurtiçinden sorumlu istihbarat teşkilatı Anayasa Koruma Dairesi, Federal Meclis'te ana muhalefeti oluşturan Almanya için Alternatif'i (AfD) aşırı sağcı olduğu şüphesiyle değerlendirmeye aldı. Daha önce partinin yalnızca bazı eyalet örgütleri gözlem altındayken, şimdiden itibaren partinin tamamı istihbari gözleme tabi tutulacak. Avrupa basını bu adımdan ağırlıklı olarak memnun.

Macaristan'daki iktidar partisi Fidesz'in Avrupa Halk Partisi (EPP) grubundan çıkmasıyla hükümet başkanı Viktor Orbán Avrupa Parlamentosu'nda yeni müttefikler arayışına çıktı. Bu amaçla perşembe günü (bugün) İtalyan Lega Partisi lideri Matteo Salvini ve Polonya hükümet başkanı Mateusz Morawiecki (PiS) ile buluşacak. Avrupa basını sağcı partilerin ortak cephe kurmasına şimdilik ihtimal vermiyor.

Katalonya seçimlerinde başarı sağlayan Vox Partisi'yle birlikte 1982 yılından bu yana ilk kez aşırı sağcı bir parti bölgesel parlamentoya giriyor. Vox ilk kez katıldığı bu seçimdeki yüzde 7,7'lik oy oranıyla 11 koltuk aldı ve böylece, üç koltukta kalan muhafazakar Halk Partisi'ni (PP) geçmiş oldu. Vox'un seçim kampanyasındaki başlıklardan biri "Katalonya'nın İslamlaşması" ile mücadeleydi. Yorumcular aşırı sağcı partinin başarısının ardında yatan sebepleri inceliyor.

Hollanda'daki popülist sağ Demokrasi İçin Forum Partisinin (FvD) yıldızı Thierry Baudet adaylıktan çekildi. Baudet'in parti içi baskı nedeniyle parti başkanlığından da istifa etmek zorunda kaldığı düşünülüyor. Hafta sonu FvD'nin gençlik hareketi üyelerinin sosyal medyada Nazi kitaplarını övdüğü ve Yahudilere karşı kışkırtıcılık yaptığı ortaya çıkmıştı.

Sağcı popülist İsveç Demokratları yükselişe geçti. Parti yapılan son seçim anketlerinde Başbakan Stefan Löfven'in lideri olduğu İsveç Sosyal Demokrat Partisi ile eşit oyda görünüyor. Her iki parti de yüzde 25'lik bir oya sahip. İsveç medyası seçmenin sağa kaymasının nedenlerini irdeliyor.

Kassel Bölge Valisi Walter Lübcke cinayetinden yaklaşık üç hafta sonra zanlı Stephan E. suçunu itiraf etti. Lübcke'nin mülteci politikası hakkındaki açıklamaları karşısında öfkelenip suçu tek başına işlediğini söyleyen Stephan E.'nin aşırı sağcı çevrelerle ilişkisi olduğu söyleniyor. Cinayetin perde arkasında neler var?

Finlandiya'da Sosyal Demokrat Parti seçimlerde sağ popülistleri ve muhafazakarları burun farkıyla geçip birinci parti oldu. Partinin 1999'dan bu yana ilk zaferi bu. Başbakan Sipilä'nin Merkez Partisi ciddi oy kaybetti. Yorumcular, sağın başarısını inceliyor.

Estonya'da Başbakan Jüri Ratas'ın Merkez Partisi, milliyetçi Ekre ve muhafazakar Isamaa Partisi koalisyon anlaşmasını imzaladı. Ratas, seçimin galibi Reform Partisi'yle koalisyon yapmayı reddetmişti. Şimdi aşırı sağcılarla dans ediyor olması, kimi yorumcuları rahatsız ederken diğerleri yazılarında bu koalisyonun tezatlarına yer veriyor.

Eskiden beri sosyalistlerin kalesi olarak bilinen Endülüs'te pazar günü Başbakan Sánchez'in PSOE'si (İspanyol Sosyalist İşçi Partisi) bölgesel seçimlerde sadece oy kaybetmekle kalmadı, Vox Partisi'yle Franco diktatörlüğünden bu yana ilk kez aşırı sağcı bir parti İspanya parlamentosuna girmiş oldu. Yorumcular, Vox'un hayal kırıklığına uğramış seçmenleri köklü partilerden nasıl kopardığını anlamaya çalışıyor.

İsveç'te hükümet kurma çabaları başarısızlıkla sonuçlandı. Muhafazakar "Moderaterna" partisinin genel başkanı Ulf Kristersson başbakan olmak istedi. Ancak kuracağı hükümet İsveç Demokratları'nın oylarına mahkum olacağı için Liberal Halk Partisi ile Merkez Partisi ittifaktan ayrıldılar. İsveç siyaset dünyası sağ popülizmle nasıl baş etmeli?

Aşırı sağcı Jair Bolsonaro'nun, Brezilya devlet başkanlığı seçimlerindeki zaferi, gazetecileri ilgilendirmeye devam ediyor. Gazeteciler bu Latin Amerika ülkesinde yaşananların başka ülkelere bulaşmasından endişe ediyor ve konunun Avrupa'yı neden ilgilendirdiğini inceliyor.

İsveç'te pazar günü yapılacak parlamento seçimleri öncesinde iki siyasi blok başa baş görünüyor. Ne solun ne de muhafazakar cenahın çoğunluğu alması mümkün. Sağ popülist İsveç Demokratları ise yüzde 20'ye ulaşabilir. Köşe yazarları seçimin bu şekilde sonuçlanmasının ülke için ne anlama geleceğini tartışıyor.

Disk atıcısı Daisy Osakue'ye yapılan saldırının ardından İtalya'da ırkçılık tartışılıyor. Genç sporcu yanından geçen bir otomobilden atılan yumurtalara hedef olmuş, hafif yaralanmıştı. BM Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNHCR) yabancı düşmanı saldırılarda artış gözlemlerken muhalefet saldırılardan, İçişleri Bakanı Salvini'nin sığınmacı politikasını da sorumlu tutuyor. Avrupa basını muhalefetle aynı görüşte.

ABD Başkanı Trump'ın eski başdanışmanı Steve Bannon, kurduğu "The Movement" vakfı aracılığıyla Avrupa'daki popülist sağı desteklemeyi planlıyor. Medya Bannon'un bu vakıf aracılığıyla 2019'daki AP seçimleri öncesinde 'sağ popülist bir ayaklanmayı' kışkırtmak istediği görüşünde. Bu planlar Avrupa için ne kadar tehlikeli?

Vişegrád devletleri, Avusturya ve İtalya: Avrupa'da giderek daha çok ülkenin dümeni, ulus-devletlerin egemenliğine ve göç konusunda yalıtımcılığa vurgu yapan hükümetlere teslim. Yorumcular bu eğilimi kaygıyla izliyor, sebeplerini araştırıyor ve sürecin geri çevrilmesine ilişkin öneriler getiriyor.

İsveç'te Eylül ayında yapılacak parlamento seçimleri öncesindeki anketler, sosyaldemokrat-yeşil hükümetin oy kaybettiğini gösteriyor. Sağcı popülist İsveç Demokratları son zamanlarda, özellikle Kuzey bölgelerde yükselişe geçti. İsveçli köşe yazarları siyasetçilerin büyük kentler dışında yaşayan insanları unuttuğunu söylüyor.

Avusturya'da muhafazakar-aşırı sağcı koalisyon hükümetinin göreve başlamasının ardından yapılan ilk eyalet seçimlerinde, sağcı popülist FPÖ, Aşağı Avusturya'da oylarını arttırmayı başardı; üstelik öğrenci derneğinde nasyonal sosyalizmi öven şarkılar söylediği ileri sürülen ana adayları Udo Landbauer etrafındaki skandala rağmen. Gazetecilerin bir kısmı bu gelişme karşısında dehşete kapılırken, diğerleri FPÖ'nün zafer yürüyüşü yapamamış olmasını olumlu bir işaret olarak yorumluyor.

Polonya'nın bağımsızlık günü protestolarında çekilen fotoğraflarda, havai fişek patlatan ve Yahudi karşıtı sloganlar atan, karalara bürünmüş insan kitleleri görülüyor. Her ne kadar bu hafta vahşi ortam baskın görünse de yorumculara göre sağ kanat, aslında tarz değiştirdi. Ancak bu değişiklik, sağı daha az tehlikeli yapmıyor.

Yakın zamanda İtalya'daki birçok önemli belediye muhafazakar ve sağ partilerin eline geçmiş olacak. Berlusconi'nin Forza İtalia'sı ve popülist-sağ Kuzey Ligi partisi Verona ve Como gibi kentlerde sosyal demokrat Demokrasi Partisi'ni (PD) mağlup etti. PD'nin yanı sıra Beppe Grillo'nun protest partisi Beş Yıldız Hareketi de (M5S) ağır bir hezimete uğradı. İtalya sağa kayıyor denebilir mi?

Muhafazakar STK'lardan oluşan Rumen "Aile Koalisyonu" hükümeti baskı altına aldı. Koalisyon önce eşcinsel evliliklere karşı üç milyon imza toplamıştı. Şimdi ise kürtajın kısıtlanmasını istiyor. Gelişmeler köşe yazarlarına eski karanlık zamanları hatırlatmış.

Le Pen beklendiği kadar başarılı olamadı, çoğu köşe yazarı Macron'u çoktan yeni cumhurbaşkanı ilan etti. Avrupa basını Fransa'daki ilk turdan sonra rahat bir nefes aldı. Pek çok yazar Hofer'in Avusturya'da, Wilders'in Hollanda'da aldığı yenilgilerden sonra sağ popülistlerin yeniden sınırlarına çekildiğini düşünüyor. Avrupa'daki popülist hareket gerçekten geriliyor mu?

Aşırı sağcı Ulusal Cephe'nin genel başkanı Marine Le Pen, Fransa'nın İkinci Dünya Savaşı'nda gerçekleşen Yahudi takibatına katıldığını reddetti. Le Pen'e göre Fransa, 1942'de binlerce insanın Nazilerin ölüm kamplarına yollandığı Paris'teki Vélodrome d'Hiver baskınından sorumlu değil. Basın, Le Pen'in ifadelerini eleştirirken, cumhurbaşkanlığı seçimlerinin hemen öncesi gelen bu kışkırtmanın hesaplı olduğunu öne sürüyor.

Seçim sonrası Hollanda'da görülen rahatlamanın yerinde olduğuna kuşkuyla yaklaşan gazeteciler, Geert Wilders'in yabancı karşıtı partisinin beklenenden daha az oy alması karşısında liberal toplumu kendilerini fazla güvende hissetmemeleri için uyarıyor. Kimileri ise sağ-popülistlerin yaklaşımlarında bazı çelişkiler gözlemliyor.

Brexit referandumu ve Trump'ın seçim zaferinin ardından gözlemciler 15 Mart'ta Hollanda'da yapılacak seçim bağlamında Geert Wilders ve onun yabancı düşmanı partisi PVV'yi izlemeye aldı. Sağ-popülist siyasetçi aylarca anketlerden birinci çıktı, ancak şimdi başbakan Mark Rutte ve sağ-liberal partisi VVD burun farkıyla önde. Basın, Avrupa için son derece önemli bu 2017 yılı seçimlerinde seçmenlerin nasıl oy kullanacağını merak ediyor.

Slovakya'da yeni bir polis birimi özellikle sosyal medyada terörizmle ve radikal gruplarla mücadele edecek. Başbakan Robert Fico, ülkesinin faşizm ve radikalizmdeki "yeni dalgayı" şimdiye değin azımsadığını söyledi. Ülke basını önlemleri olumlu bulurken, parlamentodaki Neonazilere artık bir şey yapılamayacak olmasını eleştiriyor.

Avrupa sağının büyük oyuncuları, hafta sonu Koblenz'de bir araya geldi. AfD Partisi sözcüsü Frauke Petry ilk kez böyle bir toplantıya katıldı. Ulusal Cephe lideri Marine Le Pen 2017 yılının, "Avrupa halklarının uyanış yılı olacağını," söyledi. Yorumcular bu kanadın yakında ciddi bir darbe alabileceği görüşünde ve aşırı sağ karşısında bir ittifak oluşturulması çağrısında bulunuyor.

Avrupa karşıtlarının yanı sıra milliyetçi ve yabancı düşmanı hareketler, Avrupa'da alışılagelenin dışında bir ivme kazandı. Tüm bu gelişmeler ışığında gazeteciler, sosyaldemokrat ve sol siyasetçilerin buna cevabının ne olması gerektiğini tartışıyor.

Sağ popülizmin oluşumundaki belirleyici etmen, geleneksel değerlerden ziyade küreselleşme karşısında duyulan korku. Nitekim Bertelsmann Vakfı'nın yaptırdığı güncel bir araştırma bu sonuca varıyor. Sağ demagogların birçok Avrupa ülkesi ve ABD'deki başarıları üzerine, çeşitli yorumcular sağ popülizme karşı yapılabilecekleri tartışıyor.

Le Pen, Twitter üzerinden Donald Trump'ı ilk tebrik edenlerden oldu. Avrupa'daki diğer aşırı sağcı siyasetçiler gibi Le Pen de, Trump'ın seçim başarısıyla yükselişe geçtiklerini düşünüyor. Fransa'daki cumhurbaşkanlığı seçimlerinde şansı arttı mı? Yoksa Trump rüzgarının ona faydası yok mu?

Avrupalı sağcı popülistler Trump'ın başkan seçilmesini sevinçle karşılarken, üst düzey AB siyasetçileri pragmatik davranıp yeni başkana işbirliği öneriyor. Uzmanlar, Le Pen ve Wilders gibi siyasetçilerin seçilmiş ABD başkanının başarısından ilham alacaklarından endişe edip, alternatif olarak solun yenilenmesini öneriyor.